Geleneksel yoruma göre, salavât Allah’tan rahmet, meleklerden istiğfar ve müminlerden dua demektir. Biraz daha açacak olursak, Allah’ın Peygamberine salât getirmesi, onu övme, tebrik etme, arındırma, destekleme, rahmet ve mağfiret etme; meleklerin salât getirmesi, dua ve istiğfar dileme; müminlerin salavât getirmeleri ise dua etme, sevme, tebrik etme, onun için rahmet, bereket ve merhamet dileme anlamlarına gelmektedir.8
Kur’an âyetlerinde açıkça belirtildiği gibi, Hz. Peygamber, ümmetine çok düşkün, son derece şefkatli ve merhametlidir.9 Onun duası, müminler için sükûnet ve huzur kaynağıdır.10 Zira insanların hidayet bulması için kendini harap edecek kadar çalışıp çabalayan Allah Resûlü11 müminlere kendi canlarından daha yakındır.12
Rahmet Elçisi, hayatı boyunca aile bireyleri olarak gördüğü müminleri korumak için çaba göstermiş, tehlikelere karşı kol kanat germiş, hatta olabilecek bazı fitnelere de işaret etmiştir.13 Gece ateş yakan kimsenin ateşe üşüşen böceklerle kelebekleri kurtarmaya çalıştığı gibi, cehenneme gitmemeleri için âdeta kuşaklarından tutup ümmetini engellemeye çalışmış,14 onlar için rahmet, huzur ve bereket kaynağı olan duasını esirgememiştir.15 Hesabın verileceği, o zorlu mahşer gününde de Yüce Mevlâ’nın huzurunda secdeye kapanıp yalvaracağını, kendisine ne istediği sorulunca da, “Yâ Rabbi, ümmetim, ümmetim!” diyerek inananların affını dileyeceğini belirtmiştir.16
Kendisini zaman, mekân, renk ve kültür farkı gözetmeksizin iman eden her müminin dünya ve âhiretteki en yakını olarak tanıtmış,17 gerçek velisinin ancak Allah ve salih müminler olduğunu18 ifade etmiştir. Resûl-i Kibriyâ bu şekilde bütün müminlerle irsî akrabalığın ötesinde, tarifi zihinleri zorlayan bambaşka bir yakınlık; rahmet, bereket ve iman yakınlığı kurmuştur. Kutlu Nebî’ye inananların da onun velâyet ve yakınlığını kabul etmeleri, sevgi ve saygı göstermeleri mümin olmanın bir gereği olmuştur.19 Hz. Peygamber’in Müslümanlar için güzel bir örnek, onların önünde aydınlatıcı bir kandil olduğunu haber veren Allah Teâlâ20 müminlerden ona salât ü selâm getirmelerini istemiştir.21
Hayatlarını Hz. Peygamber’in öğretileri ile şekillendiren, ona bağlılıklarını, saygı ve hürmetlerini her vesileyle gösteren sahâbîler, bunun ötesini de talep etmişlerdi. Sevgilerini, saygılarını sürekli ifade edebilecekleri, gönüllerinde yakınlık hissi uyandıracak ve her an Allah Resûlü ile duygusal bir iletişim kurmalarına imkân sağlayacak bir vasıta arıyorlardı. Birçok konuda danıştıkları, görüş aldıkları Hz. Resûl’e bunun nasıl olacağını da sormuşlardı.