Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 237

anlamlandırabilmesi için her zaman önemli bir soru olmuştur. Bunun cevabı ise en güzel şekilde Kur"ân-ı Kerîm"deki yaratılışla ilgili âyetlerde verilmektedir. Kur"an, yaratılış olgusunun ayrıntılarını vermekten ziyade inananları, yaratılışın amacı ve gayesi hakkında düşünmeye sevk etmektedir. Nitekim Kur"an, “Yeryüzünde dolaşın da Allah başlangıçta nasıl yaratmış bir bakın.” 7 ikazıyla insanın, sahip olduğu akıl ve duyu gibi melekelerle, buna dair bir fikir edinebileceğini ima etmektedir. Buna göre kâinattaki her şey, yaratılanların çoğuna üstün kılınan insan8 için yaratılmıştır.

Kur"an"ın yaratılışla ilgili olarak insana sunduğu bilgiler, Allah"ın sonsuz kudretinin en belirgin tezahürlerindendir. Yaratılışın sırlı ve dehşetli hikâyesinin peşine takılmak, insanın Rabbi karşısındaki aczini ikrar etmesi olduğu kadar, rubûbiyet ve ulûhiyet nurunun ne denli sonsuz ve inançsızların ağızları ile söndüremeyecekleri kadar muhteşem olduğunun da kabulüdür. Soğuktan korunmak için elbiselere bürünen, sıcaktan bunalan, hastalıklar karşısında güçten düşüveren insan, kendisi ile ilgili pek çok şeyi kontrol edemezken, bütün arz sırlı bir biçimde Allah"ın kudretine boyun eğmekte; gökyüzündeki bulutlar, engin mavilikleri ile ufka doğru uzanıp giden denizler hep onun koyduğu kanunlar çerçevesinde varlıklarını sürdürmekte; güneş ve ay belli bir döngüye tâbi olarak itaat edilecek yegâne kudrete lisan-ı hâl ile işaret etmektedir. Karmaşık olduğu kadar ahenkli bir nizamın, bilimle çözümlemeye çalıştığımız, üzerine teoriler kurduğumuz kâinatın ve canlıların yaratılışına dair bu efsunlu hikâye merak duygumuzun en gözde konusu olmaya devam etmektedir.

Kur"an, bir taraftan Allah"ın Celâl ve Cemâl"inin bir yansıması olan yaratılışın loş resimlerini insan beyninin kıvrımlarına akıl ve muhayyilemizde farklı akisler ve çağrışımlar uyandıracak şekilde yansıtmakta, diğer taraftan âdeta ruh perdemizde damıttığı hakikatleri gönlümüze akıtmakta, yaratılışla ilgili bizi, bambaşka düşünce ve duyguların girdabında yoğurmaktadır. Önce, “Bitişik hâlde olan göklerle yerin birbirinden ayrıldığını”,9 sonra, “göğün bir tavan gibi”10 “yükseltilip”11 “belli bir düzene konduğunu”,12 “birbiriyle ahenkli yedi göğün yaratıldığını”,13 “dünyaya en yakın olan göğün yıldızlarla donatıldığını”14 ve “her biri belli bir süreye kadar akıp gitmekte olan güneşin ve ayın yaratıldığını”15 “ayın gökte aydınlık veren bir nur, güneşin ise ışık saçan bir kandil yapıldığını”,16 daha sonra Allah"ın (cc), “yeri yayıp”17 “döşediğini”,18 geniş yollarında gezip dolaşalım diye yeri insanlar için bir döşek yaptığını,19 sarsılmayalım diye oraya yükselen dağlar yerleştirdiğini,

    

Dipnotlar

7 Ankebût, 29/20.

قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ بَدَاَ الْخَلْقَ ثُمَّ اللّٰهُ يُنْشِئُ النَّشْاَةَ الْاٰخِرَةَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۚ ﴿20﴾

8 İsrâ, 17/70.

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَن۪يٓ اٰدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلٰى كَث۪يرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْض۪يلًا۟ ﴿70﴾

9 Enbiyâ, 21/30.

اَوَلَمْ يَرَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوٓا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَاۜ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَآءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ ﴿30﴾

10 Enbiyâ, 21/32.

وَجَعَلْنَا السَّمَآءَ سَقْفًا مَحْفُوظًاۚ وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ ﴿32﴾

11 Rahmân, 55/7.

وَالسَّمَآءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْم۪يزَانَۙ ﴿7﴾

12 Nâziât, 79/28.

رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ ﴿28﴾

13 Mülk, 67/3.

اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًاۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ ﴿3﴾

14 Mülk, 67/5

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَآءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ ﴿5﴾Enbiyâ, 21/33.وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿33﴾

15 Enbiyâ, 21/33.

وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿33﴾

16 Nûh, 71/16.

وَجَعَلَ الْقَمَرَ ف۪يهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا ﴿16﴾

17 Hicr, 15/19.

وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ ﴿19﴾

18 Nâziât, 79/30.

وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ ﴿30﴾

19 Nûh, 71/19-20.

وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ ﴿19﴾ فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْكُبْرٰىۘ ﴿20﴾