Nuranî Varlıklar: Melekler
Önce O vardı, ötesi yokluktu. Sonra, yeryüzünü ve onu sabit tutan dağları, gökyüzünü ve onu bir kandil gibi ışıtan yıldızları, gündüzün ardı sıra geceyi, güneşin yanı sıra ayı, karanın yanı başına denizi, aşılayan rüzgârı, toprağı dirilten yağmuru, her şeyi ama her şeyi O yarattı...
Ve Allah meleklerini nurdan yarattı.1 Cebrail"i, Mîkâil"i, İsrafil"i, canı bedenden ayıran ölüm meleğini... Cebrail"e meleklerden bir ordu verdi, bir de rüzgârı. Gökten inen yağmur, yerden biten bitki Mîkâil"e emanet edildi.2 Arşı taşıma görevi yanında sûra üfleyerek kıyameti ve yeniden dirilişi bildirme işi İsrafil"e verildi.3
Meleklerin “nurdan” yaratılmalarıyla kibirlenmeden4 ibadet etmeleri arasında bir ilişki olmalıdır. Tıpkı şeytanın, insanın yaratılışına karşı gösterdiği tepkisinde5 görüldüğü üzere cinlerin “nârdan” (ateşten) yaratılması ile onlardaki kibir arasında bir ilişki söz konusu olduğu gibi.6 Nârın “yakma” özelliğine karşın nurun “aydınlatma” vasfı arasındaki keskin fark, melek ile şeytanın/cinlerin birbirinin zıddı varlıklar olarak yaratıldıklarını göstermektedir.
Cebrail, Mîkâil ve İsrafil"in Rabbi olan Allah, insanoğlunun yaptıklarını gözetleyen Kirâmen Kâtibîn"i, kabirde hesaba çeken Münker ve Nekir"i ve daha birçok meleği çeşitli görevler için var etmiştir. Hepsinin ortak meşguliyeti, durmaksızın Yaratan"a ibadet etmek, O"nu yüceltmektir. Nitekim Kur"an şöyle buyurmaktadır: “Onlar gurur ve kibre düşmeksizin, bıkmadan usanmadan gece gündüz Allah"ı anıp durmaktadırlar.” 7 Ebû Zer"den nakledilen bir hadisinde Allah Resûlü de (sav) bu hakikati şöyle dile getirmektedir:“Ben sizin görmediklerinizi görür, işitmediklerinizi duyarım. Gök sarsıldı. Nasıl sarsılmasın ki! Semada, bir meleğin Allah için secdeye kapanmadığı dört parmaklık bir yer dahi yoktur.” 8
Ve Allah yeryüzünde hayat sürsün diye insanı yaratmayı diledi. Melekler, “Biz burada seni, şanına yakışmayan her türlü şeyden uzak tutarak övgü