Selâm sana ey Nebî!
Cenab-ı Hakk"a sığındığın kötülüklerden biz de sığınıyoruz ey Nebî! Sen gazabından rızasına, cezasından affına, O"ndan yine O"na sığındın. Sen huşu duymayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul edilmeyen duadan O"na sığındın. Biz de sığınıyoruz ey Nebî!
Sen kederden, üzüntüden, âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve bunaklıktan O"na sığındın.
Sen katı kalpli olmaktan, gafletten, fakirlikten, yokluktan, zilletten, miskinlikten, zulmetmekten ve zulme uğramaktan yine O"na sığındın. Biz de sığınıyoruz ey Nebî!
Sen kulağının, gözünün, dilinin ve kalbinin şerrinden O"na sığındın.
Sen kötü ahlâktan, kötü işlerden ve çirkin arzulardan O"na sığındın. Sen kötü bir ömür sürmekten, kalp fitnesinden, kabir azabından ve nefis vesvesesinden O"na sığındın. Biz de sığınıyoruz ey Nebî!
Sen bela ve musibetlerin şerrinden O"na sığındın. Sen işlerin dağınıklığından, altından kalkamayacağın borçtan, düşmanın galip gelmesinden ve düşmanları sevindirecek bir musibete dûçar olmaktan O"na sığındın. Sen işlediklerinin ve işlemediklerinin şerrinden O"na sığındın. Sen hayatın ve ölümün, dünyanın ve ahiretin fitnesinden O"na sığındın. Sen cehennemden ve cehenneme sürükleyecek amellerden O"na sığındın. Biz de yolundan giderek aynı kötülüklerden Allah"a sığınıyoruz ey Nebî!
Selâm sana ey Nebî!
Cenab-ı Hak"tan sürekli ümmetini diledin. Dilinde ve kalbinde hep ümmetin oldu. Ümmetin olduğumuz devlet yeter. Hizmetinde olduğumuz izzet yeter. Senden sonra gelen ve seni görmediği halde sana iman edenleri "kardeşlerim" diyerek görmeyi çok arzu ettin. Bizi de "Havz-ı kevser"in başında karşıladığın kardeşlerinin arasına kabul buyur ey Nebi!
Selâm sana ey Nebî!
Salât sana ey Rasûl!
Tahiyyât sana ey Ahmed-i Mustafâ!
Her türlü ihtiram sana ey Âlemlerin Efendisi!