yaratan Allah, ona ruhundan üfleyerek can vermiştir.12 İlâhî kelâm Kur"an, bu iki yönüyle insanın nasıl yaratıldığını şöyle açıklıyor: “O ki, yarattığı her şeyi en güzel bir şekilde yarattı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı. Sonra basit bir sıvı özünden soyunu sürdürdü. Sonra ona (yaratılış) amacına uygun bir şekil verip ruhundan üfledi; (böylece, ey insanoğlu,) Allah sizi hem işitme ve görme yeteneği hem de düşünce ve duygularla donatır. Buna rağmen ne kadar da az şükrediyorsunuz.” 13 İnsanın biyolojik yaratılış evrelerinden bahsedilen bir başka âyette Allah, bu safhaları sırasıyla toprak, nutfe (sperm), pıhtılaşmış kan parçası, biçimi belirli belirsiz bir çiğnem et şeklinde açıklamaktadır.14
Bedeniyle, ruhuyla, maddî ve mânevî çehresiyle insan, ilâhî sanatın benzersiz ve mükemmel oluşunu gösteren en büyük kanıttır. Tamamen ilâhî iradenin bir tecellisi olarak vücuda gelen insan, görünümüyle, yapısıyla bir mucize olmasına karşın, duygu ve istidatları bakımından birtakım zaaflarla yaratılmıştır. Diğer bir deyişle, sınırlı güç ve imkânlarla yaratılan insan, hırs ve hevesleri bakımından sınırsız isteklere sahiptir. O, kendine verilen ömrün bitmesini hiç istemez. Hz. Âdem"den beri hep daha uzun yaşamak istemiş, ölümden hiç hoşlanmamıştır.15 Öyle ki, ihtiyarlasa, güç ve kudretten düşse dahi dünya sevgisinde ve uzun emellerinde hiç eksilme olmaz.16 Eceli çok yakın, ensesinde iken, emeli uzun, gözü de hep uzaklardadır.17 Başına bir sürü şey gelir, fakat o sürekli emelinin peşinde koşar ve eceli aklına getirmez.18 Bunu bir örnekle göstermek isteyen Hz. Peygamber bir gün eline iki taş alarak “Şu ve şu nedir biliyor musunuz?” deyip taşları fırlatmış, biri hemen yakına, diğeri de uzağa düşen taşları gören arkadaşları “Allah ve Resûlü (sav) daha iyi bilir.” demişlerdir. Bunun üzerine o, “Uzağa düşen insanın emeli, yakına düşen de ecelidir.” buyurmuştur.19
İnsan uzun ömür kadar, mala karşı da çok hırslıdır. Dünyayı sever, âhireti ihmal edip dünya nimetlerine kavuşmakta acele eder.20 O kadar aceleci ve tez canlıdır ki, sabredemez, sanki iyiliği istiyormuşçasına, ısrarla hakkında iyi olmayanı ister, kötülük için dua eder.21 Dünya malına o kadar düşkündür ki,22 malının, kendisini ölümsüz kılacağını sanır.23 Başkasından Allah için ister ama kendisinden Allah için bir şey istendiğinde vermez, böylece insanların en şerlisi, en kötüsü olur.24 Bu, hep kendine düşkün olmasından kaynaklanır. İnsanı yoktan var eden Allah, “İnsan ruhunda doymazlığa, bencil tutkulara karşı bir eğilim vardır.” 25 buyururken, O"nun Resûlü (sav) bu hakikati şöyle dile getirmiştir:
“Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, iki vadi olmasını ister! Onun