Resûlullah, yuları liften yapılmış Ya"fûr isimli merkebine bindi ve “Haydi Muâz, sen de bin!” diyerek genç sahâbîyi çağırdı. Muâz, Resûlullah"a rahatsızlık vermeme düşüncesiyle önce binmek istemedi. Ancak Resûlullah binmesi için ısrar edince, Muâz onun terkisine binmeye çalıştı. Ama Muâz"ın binmesiyle huysuzlaşan merkep, silkinerek ikisini de yere düşürdü. Kutlu Elçi gülerek yerden kalktı, Muâz ise, olanlardan kendisini sorumlu tutmuş gibiydi. Kendisine kızarak ayağa kalktı. Yeniden denediklerinde artık inat etmeyen merkep Hz. Peygamber ile Muâz"ı nihayet taşımaya başlamıştı.
Hz. Peygamber elini arkaya doğru uzatarak Muâz"ın sırtına hafifçe dokunup “Ey Muâz b. Cebel!” diye seslendi. Tam bir sevgi ve bağlılıkla, “Buyur ey Allah"ın Resûlü, emrine âmâdeyim!” dedi Muâz. Bir süre daha gittiler. Resûlullah tekrar, “Ey Muâz b. Cebel!” diyerek seslendi. Aynı teslimiyetle, “Buyur ey Allah"ın Resûlü, emrine âmâdeyim!”diye cevap verdi yine Muâz. Sonra bir süre daha gittiler. Nebî (sav) tekrar,“Ey Muâz b. Cebel!” diye seslendi. Acaba ne diyecekti Resûlullah? İyice meraklanmıştı Muâz, belli ki önemli bir şeydi diyeceği. Artan bir merakla tekrar, “Buyur ey Allah"ın Resûlü, emrine âmâdeyim!” dedi. Efendimizin dilinden dökülen ifade şöyleydi:“Muâz, sen Allah"ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?” Her zamanki saygılı tavrıyla,“Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” dedi ve sustu Muâz. Sabırsızlıkla Hz. Peygamber"in anlatacaklarını bekliyordu. Resûlullah daha fazla merakta bırakmadan Muâz"a sorusunun cevabını verdi: “Allah"ın kulları üzerindeki hakkı, kulların O"na kulluk ve ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi O"na ortak koşmamalarıdır.”
Hz. Peygamber ve genç sahâbî bir süre daha merkep üzerindeki yolculuklarına devam ettiler. Sonra Hz. Peygamber “Ey Muâz b. Cebel!” diye seslendi yine. Muâz “Buyur ey Allah"ın Resûlü, emrine âmâdeyim!” diyerek cevabını yineledi. Resûlullah, “Peki kulların Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Muâz, “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” diyerek cevabı beklemeye başlamıştı. Resûlullah, “Allah"a