İkinci defa tutup gücüm tükeninceye kadar sıktı. Bırakıp tekrar, "Oku!" dedi. "Ben okuma bilmem." diye cevap verdim. Üçüncü defa tutup gücüm tükeninceye kadar sıktı ve bırakıp şöyle söyledi: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan (embriyodan) yarattı. Oku! Senin Rabbin en Kerîm olandır."” 4
Bunun üzerine Resûlullah (kendisine vahyolunan) bu âyetlerle (korkudan) yüreği titreyerek döndü ve (hanımı) Hatice bnt. Huveylid"in yanına girerek "Üzerimi örtünüz, üzerimi örtünüz!" dedi. Onun üzerini örttüler. Nihayet korkusu geçti. Ondan sonra Resûlullah başından geçenleri Hatice"ye anlattı ve "Kendimden endişe ettim." dedi. Hatice, "Öyle deme; Allah"a yemin ederim ki, Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabanla ilgilenirsin, işini görmekten âciz olanların yükünü yüklenirsin, yoksula kazanç kapısı sağlarsın, misafiri ağırlarsın, başa gelen her türlü musibette yardım edersin." dedi. Sonra Hatice, Hz. Peygamber"i yanına alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel"e götürdü. Varaka, câhiliye döneminde Hıristiyan dinine girmiş bir kimseydi. İbrânîce yazı bilir ve İncil"den İbrânîce âyetler yazardı. Varaka ihtiyarlamıştı, gözleri hiç görmüyordu. Hatice Varaka"ya, "Amcamın oğlu! Dinle bak, kardeşinin oğlu ne söylüyor?" dedi. Varaka, "Ne gördün, kardeşimin oğlu (anlat)." dedi. Resûlullah gördüğü şeyi kendisine anlattı. Bunun üzerine Varaka şöyle dedi: "Bu gördüğün, Allah"ın Musa"ya gönderdiği Nâmûs"tur (Cebrail"dir). Ah keşke genç olsaydım. Kavmin seni (şehirden) çıkaracakları zaman keşke hayatta olsam!" Bunun üzerine Allah Resûlü, "Onlar çıkaracaklar mı beni?" diye sordu. O da, "Evet, senin getirdiğin gibi bir şey getirmiş olan herkes bu düşmanlığa uğramıştır." dedi ve "Eğer senin davet günlerine yetişirsem, sana elimden gelen yardımı yaparım." diye ekledi. Çok geçmeden Varaka vefat etti; ve (bundan sonra) vahiy bir süre kesintiye uğradı.”5
Peygamberimiz câhiliye toplumunun çürümüş düzeninde kaybolmaktan kaçıp kuytulara sığındığında, kuşkusuz kaçtığı dünyaya, kendisini yeniden inşa edecek bir bilgi ile döneceğini bilmiyordu. “Oku!” emrinin verileceğini, bütün sahte ve yanlış bilgilere meydan okuyacağını da... Melek onu sıkıp takatini kestiğinde, ilâhî kudretin büyüklüğünü hissetmişti. Meleğin “Oku!” emrine karşılık Peygamberimizin “Okuma bilmem.” demesi de beşerî bilginin kesin, doğru ve sonsuz vahiy bilgisi karşısında ne kadar sınırlı ve ne kadar zannî olduğuna delâlet ediyor olmalıydı. Peygamberimiz vahyi ilk anda yadırgadı ve yaşadığı tecrübeden korktu. Çünkü vahyin, onun dışında gelişen ve onu da aşan bir mahiyeti vardı.