Hz. Peygamber"in meşhur sahâbîlerinden olan Abdullah b. Amr b. el-Âs ilme çok düşkündü. Abdullah ve kardeşi, birlikte bir gün, yaşlı sahâbîleri sohbet ederken gördüler. Hemen yanlarına gittiler. Ancak meclisi bölmek istemediklerinden buldukları bir taşın üzerine oturdular. Onlar otururken meclisteki sahâbîler Kur"an"dan bir âyet okuyup onun üzerine tartışmaya başlamışlardı bile. Sahâbîler tartışmaya iyice dalmış ve sesleri de olabildiğince yükselmişti. Bunun üzerine Allah Resûlü yanlarına geldi. Tartışanların üzerine hem toprak saçarak hem de kızgın bir ifadeyle “Sizden öncekiler işte böyle helâk oldular. Allah"ın Kitabı"nın bir kısmını diğeriyle mukayese ediyor (çelişki arıyor)lardı. Oysa Allah"ın Kitabı, bir kısmı diğerini doğrulamak üzere indi. Kur"an"ın bazı âyetlerini ileri sürerek diğerlerini yalanlamayın. Onun (mahiyetini) bildiğiniz âyetleri üzerinde konuşun; bilmediklerinizi ise onu bilene bırakın.” buyurdu.1
Abdullah b. Amr"ın, kardeşiyle birlikte tanık olduğu bu olay bize, Kur"an üzerinden yapılan tartışmaların, hatta Kur"an"ı kişisel görüşler doğrultusunda yorumlama girişimlerinin Peygamberimiz döneminde başladığını ve Allah Resûlü"nün buna müdahale etmek durumunda kaldığını göstermektedir. Onun âyetler üzerinde tartışanlara yönelik tepkisi, bilgiye dayalı olmayan, anlık akıl yürütmelere göre yapılan tartışmaların faydasız olduğunu öğretmekte, aynı zamanda Kur"an"ı anlama ve yorumlamanın fert ve toplumun hayatını etkilemesi ve yönlendirmesi bakımından ne kadar hassas bir konu olduğuna da dikkat çekmektedir. Peygamberimiz, Kur"an"ın âyetleri arasında bir çelişki bulunmadığını, aksine âyetlerin bir anlam bütünlüğü içinde olduklarını ifade etmiş ve bilinmeyen hususların Kur"an"ı bilenlere sorulmasını istemişti. Böylece o, Kur"an"ın bütün olarak değerlendirilmesinin, âyetleri arasındaki anlam bütünlüğünün fark edilmesinin bir uzmanlık işi olduğuna da işaret etmekteydi. Zira İslâm"ın en temel iki müracaat metni olan Kur"an ve hadislerin, uygun bir yöntem kullanılmadan yorumlanması dinin yanlış anlaşılmasına yol açacaktı.
Sahâbîler Kur"an"dan anlayamadıkları hususları Hz. Peygamber"e her zaman sorma imkânına sahiplerdi. Gerçi genelde Peygamberimiz devrinde