Kur"an"la karşılaştırıldığında ortaya çıkan çelişkiler, söz konusu tahriften kaynaklanmaktadır. Kitabın tahrif edilmesi aslında peygamberin mesajının bozulmasıdır. Peygamberin mirası olan kitaba ihanet, peygambere ve dolayısıyla Allah"a ihanettir. Hz. Peygamber, Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncil"i okumalarına rağmen hükümleriyle amel etmedikleri için dinî bilginin aslını kaybettiklerini ifade etmiştir.42
Kur"ân-ı Kerîm"de ve Hz. Peygamber"in mesajlarında özellikle vurgulanan, “Bütün ilâhî kitaplara iman etme” emri, hiç şüphesiz o kitapların tahrif edilmemiş yani Allah"tan geldiği şekliyle muhafaza edilmiş hâlleri için söz konusudur. Müminler bu kitapların asıllarının Allah kelâmı olduğunu kabul etmekle yükümlü olduğu kadar, Kur"an dışındaki mevcut ilâhî kitapların tahrif edilmiş olduğuna da inanmakla sorumludur. Bu nedenle Tevrat ya da İncil"den gelen bir bilgiyle karşılaşan mümin, bu bilginin doğru veya yanlış olduğunu söylemeden önce Kur"an"a başvurmak zorundadır. Kur"an"ın verdiği bilgilerle tenakuz hâlinde olmaması, Kur"an"ın genel ilke ve prensipleriyle çelişmemesi böyle bir bilginin doğru olabileceğine işarettir. Kur"an"ın değer yargılarıyla ve evrensel mesajıyla çelişen bilginin, Allah"tan gelen bir bilgi olarak değerlendirilmesi söz konusu olamaz.
Görüldüğü üzere, önceki dinlerin mensupları, kitaplarını çıkarları doğrultusunda değiştirmişlerdi. Bunun neticesinde Allah"ın insanlığa gönderdiği ilâhî rehberler olan kutsal kitaplar unutulmaya yüz tutmuş, insanlık câhiliye karanlığında bocalamaya başlamıştı. Böyle bir zamanda Allah Teâlâ, kulu ve elçisi Muhammed"e (sav) son kitabı Kur"ân-ı Kerîm"i indirmiş, yüce vahyi ile kullarını yeniden lütuflandırmıştır. Artık tek rehber, hidayetin kaynağı, dünya ve âhiret mutluluğunun anahtarı Kur"an"dır. Hz. Peygamber"den ve Kur"an"dan haberi olan bütün insanların Allah"ın gönderdiği son Peygamber"e ve son Kitab"a iman etmesi zorunludur. Hz. Peygamber bu hususu şu şekilde ifade etmektedir: “Muhammed"in canını elinde tutan Allah"a yemin ederim ki bu ümmetten bir Yahudi veya Hıristiyan beni işitir, sonra da benim kendisiyle gönderildiği (vahy)e iman etmeden ölürse mutlaka ateş ehlinden olur.” 43
İlâhî kitaplar aynı zamanda müminlere; korumaları, üstüne titremeleri, her şeyden önemlisi buyruklarıyla amel etmeleri için bırakılmış birer yüce mirastır. “Andolsun, biz Musa"ya hidayet verdik, İsrâiloğulları"na da kitabı (Tevrat) miras bıraktık.” 44 âyetinden bu hususa dair işaretler çıkarılabilmektedir.