Allah Resûlü’nün eğitim öğretim amacıyla tertip ettiği meclislere erkeklerin yanı sıra hanımlar da yoğun biçimde katılmıştır. Hatta hanımlar mescitte erkeklerden yer ve fırsat bulamayınca, “Allah’ın sana öğrettiğinden bize de öğret.” diyerek kendilerine özel bir gün tahsis edilmesini istemişler, Hz. Peygamber de özel bir gün belirleyip onlara vaaz ve nasihat ederek eğitimleriyle meşgul olmuştur.56
Hz. Peygamber’in bilgilendirme ve eğitim faaliyetleri Medine halkı ile sınırlı değildi. O, kendisine gelen heyetler (vüfûd) ve başkalarına gönderdiği elçiler (buûs) vasıtasıyla uzaktaki topluluklara ve beldelere de ulaşmıştır. Ancak Medine’deki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin daha özel ve daha düzenli hale gelmesi Suffe Ashâbı ile olmuştur. Mesid-i Nebevî’nin bitişiğinde yoksul veya ailesiz/bekâr sahâbîlerin barınması için ayrılan ve zamanla bir eğitim merkezi haline gelen Suffe, sayıları yüzlerle ifade edilen öğrencisiyle İslâm’ın ilk sistemli eğitim ve öğretim müessesesi kabul edilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav), zamanlarının çoğunu kendisiyle birlikte geçiren Suffe Ashâbı’nın yetişmesi için bizzat ilgilenirdi. Suffe Ehli aslında bir ilim ve irfan kadrosu idi. Bütün zamanlarını Kur’an ve hadis (sünnet) başta olmak üzere İslâm’ın esaslarını öğrenmeye hasretmişlerdi. Peygamber Efendimizin belirlediği muallimler onlara Kur’an okumayı ve yazı yazmayı öğretiyordu. Suffe Ashâbı’ndan olan Ubâde b. Sâmit ile Abdullah b. Saîd b. el-Âs Suffe’deki talebelere okuma, yazma ve dinî bilgiler konusunda ders veriyorlardı.57 Abdullah b. Mes’ûd, Übey b. Kâ’b, Muâz b. Cebel, Sâlim b. Muâz da Allah Resûlü’nün kendilerinden Kur’an öğrenilmesini tavsiye ettiği isimler arasında bulunuyorlardı.58 Suffe Ehli, hadislerin, sünnetin ve dinî uygulamaların tespit edilip korunmasında ve yayılmasında büyük pay sahibidir. Onların ilim yolundaki bu gayretleri sonraki dönemlere de güzel bir örnek teşkil etmiştir. Nitekim camilerin bitişiğinde kurulan mektep, medrese ve külliyelerin hepsi, Resûlullah’ın Mescid-i Nebevî’deki bu uygulamasından esinlenerek yapılmıştır.59
Hadis, varlığını Hz. Peygamber’den alır. Ancak, Hz. Peygamber’in Kur’an’ın dışındaki söz ve davranışları, onun sağlığında düzenli ve kapsamlı biçimde yazıya geçirilmemiştir. Zaten bunun yapılabilmesi için ne tarihî ve sosyal şartlar müsaittir ne de bu çapta bir edebî, bilimsel faaliyete imkân verecek insan kaynağı ve malzeme mevcuttur.60 Hz. Peygamber’in, Kur’an’la karışma ihtimaline binaen61 hadislerin yazılmaması yönünde bir isteği olduğu bilinmektedir. Ebû Saîd el-Hudrî vasıtasıyla nakledildiğine