bir vekili ve temsilcisi olmuş gibidir. Bu bakımdan imamlık, gerek bilgi ve tecrübeyle, gerekse kişilik ve ciddiyetle yapılacak bir hizmettir. İmamlık, kelime olarak önderlik demektir. Dolayısıyla imam, namazda önde olduğu gibi, toplumsal hayatta da önder olmalıdır. Zira o, sadece camiye namaza gelenlerin değil, camiye gelmeyenlerin de öncüsü, hayırda örneği ve huzur kaynağı olmak durumundadır. Kendisini bu sorumluluk şuurunda gören ve bunun için gerekli yetkinliğe ve etkinliğe sahip olan kimselerin imamete de en ehil kimseler olacağından kuşku yoktur.
Nitekim imamlar, insanların dinini öğrenmesinde, namazında, doğumunda, ölümünde, mevlidinde, evliliğinde, kısacası bütün önemli, sevinçli ve hüzünlü günlerinde onlarla birliktedir. Topluma iyiliği öğretmede, çocuğumuza güzel ahlâkı aşılamada, komşuluk hukukumuzu hatırlamada, birbirimizi sevmede, toplumsal dayanışmada imamların o kadar büyük katkısı vardır ki... Vatanımızın düşman işgalinden kurtulup bugünkü istiklâlimizi kazanmamızda, “Hürriyetin olmadığı yerde cuma namazı kılınmaz.” diyerek dedelerimizdeki özgürlük ateşini tutuşturanlar da yine imamlar olmamış mıydı?