Birinci Akabe Biati sonrasında Müslüman olan on iki kişi sayesinde Medine İslâm"la tanışmıştı. Hz. Peygamber"in çağrısına kulak verip Müslüman olan bu Medineliler yurtlarına dönüp İslâm"ı anlatmışlar, ertesi yıl ise daha kalabalık bir grup Mekke"ye gidip Hz. Peygamber"e biat etmiş ve Medine"ye gelmek istedikleri takdirde kendisine ve Mekkeli Müslümanlara sahip çıkacaklarına dair söz vermişlerdi. Mekke"de müşriklerin baskısı çekilmez hâle geldiğinde Hz. Peygamber Medine"ye hicrete izin vermişti. Mekkeli Müslümanlar da gruplar hâlinde Medine"ye hicret etmişlerdi. Medine henüz Hz. Peygamber"in hicretiyle şereflenmemişti. Ancak Medine"deki yerli ve muhacir Müslümanlar, kaynaşmalarına vesile olacak, toplanıp bir araya gelebilecekleri özel bir günleri olmasını, haftanın bir gününün kendilerine ait bayram günü olmasını istiyorlardı. Nitekim Medine"de yaşayan hıristiyanlar pazar, yahudiler de cumartesi gününü bayram olarak benimsemişlerdi.1 Yahudiler cumartesi gününe hazırlık yapmak için bir gün öncesinde Medine"de sabahtan öğleye kadar pazar kurarlardı.2
Medine"de İslâm"ı öğretmek ve imamlık yapmak için bulunan Mus"ab b. Umeyr (ra), sayıları gün geçtikçe artan Müslümanların bu isteklerini Hz. Peygamber"e mektupla bildirmişti. Hz. Peygamber de Müslümanların, yahudi ve hıristiyanların bayram günlerinden farklı bir günü, yahudilerin cumartesiye hazırlıkla geçirdikleri ve Arûbe yani arefe olarak adlandırdıkları günü bayram edinmelerine izin vermişti. Bu arada bir de öğle vakti iki rekâtlık bir namaz kıldırılmasını ve beraberinde hutbe okunmasını istemişti. Mus"ab (ra) buna uyarak on iki kişiyi toplayıp namaz kıldırmıştı. Bir de koyun keserek o günü kutlamışlardı. İşte bu namaz Medine"de, hatta İslâm tarihinde kılınan ilk “cuma namazı” olarak tarihe geçmişti.3
Hz. Peygamber ise cuma namazını onlardan daha sonra kılabilmişti. Allah Resûlü hicret sırasında Medine"nin hemen yakınındaki Sâlim b. Avf kabilesinin yaşadığı “Rânûnâ” denen yere ulaştığında cuma vakti girmişti. Cuma namazını ilk defa, sonraları “Cuma Mescidi” olarak anılacak bu mübarek mekânda kıldırmış ve ilk hutbesini burada okumuştu.4 Bu olayla birlikte “toplamak, bir araya getirmek ve toplanılan gün” anlamındaki