Hz. Peygamber, Mekke"de müşriklerin zulüm ve baskıları karşısında, hicrete karar verdi ve Hz. Ebû Bekir ile birlikte Medine"ye doğru yola çıktı. Rahmet Elçisi bir cuma günü Medine yakınlarında Sâlim b. Avfoğulları"nın ikamet ettiği Rânûnâ vadisine ulaştı. Orada insanlar, “Namaza toplanın.” nidalarıyla namaza çağırıldılar. Bugün, Medine"de “Cuma Mescidi” adıyla anılan mescidin bulunduğu bu mübarek mekânda Hz. Peygamber, ilk cuma namazını kıldırdı. Ardından toplanan kalabalığa hitap etti. Allah"a hamd ve senâdan sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ey İnsanlar, (âhirete gitmeden) önceden, kendiniz için bir şeyler gönderin. Çok iyi biliyorsunuz ki, Allah"a yemin olsun, sizden biriniz muhakkak (sonunda) düşüp (ölecek) ve hayvanlarını çobansız bırakacak. Muhakkak ki, sonra Rabbi ona arada, bir tercüman ve onu kendisinden ayıran bir perde olmaksızın "Resûl(üm) sana gelip tebliğde bulunmadı mı? Sana mal vermedim mi, ihsanda bulunmadım mı? Önceden kendin için ne hazırladın?" buyuracak. O da sağına, soluna bakacak ve bir şey göremeyecek. Sonra da önüne bakacak orada da yalnız cehennemi görecek. Öyleyse herkes gücü nispetinde yüzünü (kendini) cehennem ateşinden korusun. Yarım hurma ile dahi olsa bunu yapsın. Bunu da bulamıyorsa, güzel bir sözle de olsa (kendisini cehennem ateşinden korusun). Zira muhakkak her iyiliğin karşılığı on katından yüz katına kadar verilir. Allah"ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.” 1
Hz. Peygamber"in ilk kez kıldırdığı cuma namazı ve irad ettiği cuma hutbesi ile birlikte Cuma günü Müslümanların haftalık toplanma ve görüşme vakti olmuştur. Hutbe denilince de akla öncelikle cuma namazından önce irad edilen hutbe gelmektedir.
Hz. Peygamber, hutbe için minbere çıktığında önce cemaate selâm verirdi.2 Kısa ve güzel ifadelerle Allah"a hamd ve övgü sunarak hutbesine başlayan Resûl-i Ekrem"in3 hamd ve senâsı şu şekildeydi: “el-Hamdü lillâhi nahmedühû ve nesteînüh, ve neûzü billâhi min şürûri enfüsinâ ve min seyyiâti a"mâlinâ, men yehdihi"llâhü felâ muzılle leh ve men yuzlil felâ hâdiye leh.” (Hamd, Allah"a mahsustur. Biz O"na hamdeder, O"ndan yardım diler, nefislerimizin kötülüklerinden ve yapıp ettiklerimizin çirkinliklerinden Allah"a sığınırız. Allah kime hidayet ederse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa ona hidayet edecek yoktur.)” 4 Ardından şehâdet kelimelerini şöyle dile getirirdi: