Asrının ileri gelenlerinden Atâ b. Ebû Rebâh ile Ubeyd b. Umeyr, bir gün Resûl-i Ekrem"i en yakından tanıyan sevgili eşi Hz. Âişe"ye gelirler. Ubeyd b. Umeyr, “Anneciğim! Resûl-i Ekrem"de gördüğün en hayretâmiz davranışı bize anlatır mısın?” diye sorar. Hz. Âişe bir müddet sessiz kaldıktan sonra şöyle anlatır: Bir gece bana,“Ey Âişe! İzin verirsen, kalkıp bu gece Rabbime ibadet edeyim.” dedi. Ben de, “Vallahi sana yakın olmayı severim ve senin hoşuna giden şeyleri de severim.” diyerek ona müsaade ettim. Kalkıp abdest aldı. Sonra namaza başladı. Namazda o denli ağladı ki gözyaşları göğsünü, sakalını ve secde ettiği yeri ıslattı. Daha sonra Bilâl-i Habeşî sabah namazı için ezan okumaya geldi. Allah Resûlü"nün ağladığını görünce, “Yâ Resûlallah! Yüce Allah geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affettiği hâlde niçin ağlıyorsun?” dedi. Allah Resûlü ona şu cevabı verdi: “Allah"a çok şükreden bir kul olmayayım mı? Bu gece bana bir âyet indirildi. Onu okuyup da tefekkür etmeyene ne yazık: "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah"ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre âmâde bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır."” 1
Hz. Peygamber"in (sav) mübarek ayakları şişinceye kadar,2 yaşlı gözlerle sabahlara kadar namaz kılması, günahlarını affettirmek için değil, Rabbine yakınlaşmak, O"na karşı şükrünü en güzel şekilde yerine getirmek içindi. Nitekim Cenâb-ı Allah, Kur"ân-ı Kerîm"de Resûlü"ne geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığını söylüyordu.3 “Rabbinin nimetini an.” 4 emrine muhatap olan Hz. Peygamber (sav), farzların dışında da namaz kılmak suretiyle Rabbinin bu emrini yerine getiriyor ve şükrünü ifade ediyordu.
Peygamber Efendimiz, nafile namazı yalnızca Rabbine karşı bir şükür olarak değil, aynı zamanda ümmeti için Allah"ın sevgisini kazanmanın, ona yakınlaşmanın bir aracı olarak da görüyordu. Nitekim Efendimiz kudsî bir hadisinde şöyle buyurmaktaydı: “Allah şöyle buyurdu: "Kim benim bir velî kuluma (dostuma) düşmanlık ederse, ben de ona harp ilân ederim.