eden İsrâ, oradan da yedi kat semaya yükseldiğini ifade eden Mi"rac olayı bir görüşe göre Receb ayında gerçekleşmiştir.17 Mi"rac"ta, Resûl-i Ekrem"e beş vakit namazın, Âmenerrasûlü olarak bilinen Bakara sûresinin son âyetlerinin ve “Allah"a şirk koşmayanların büyük günahlarının bağışlanabileceği” müjdesinin verilmesi18 Receb ayı için bir bereket vesilesidir.
Receb ve Şâban ayları, Peygamber Efendimizin oruç tutmaya büyük önem verdiği aylardır.19 Fakat Hz. Peygamber, bütün ayı oruçlu geçirmenin Ramazan"ın şerefine özel bir durum olarak kalmasını istediğinden olsa gerek, Receb ayı orucundan bahsettiği bir hadisinde bu ayın tamamının oruçlu geçirilmesini hoş görmediğini belirtmiştir.20
Hz. Peygamber Şâban ayı geldiğinde de oruç tutmaya özen gösterirdi.21 Çok sevdiği Zeyd"in oğlu Üsâme22 bunu fark etmiş, Şâban ayında tuttuğu kadar hiçbir ayda oruç tutmamasının sebebini sorduğunda Allah Resûlü"nden şu cevabı almıştı: “Bu ay Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulundukları bir aydır. Bu ayda ameller âlemlerin Rabbi olan Allah"a arz olunur. Ben de amellerimin oruçlu iken Allah"a sunulmasını arzu ederim.” 23 Kulun amellerinden Allah"ın haberdar olmaması düşünülemez. Fakat kulların amellerinin Allah"a belirli zamanlarda arz olunması, muhtemelen Allah"ın kullarına tevbe için fırsat tanımasından kaynaklanmaktadır.
Şâban ayı içerisinde muhtelif günlerde oruç tutan Hz. Peygamber"in, Şâban"ın son günlerini oruçlu geçirerek Ramazan ayı ile birleştirdiği de olmuştur.24 Bununla birlikte, Hz. Âişe validemiz Peygamber Efendimizin Ramazan haricindeki hiçbir ayı tamamen oruçlu geçirdiğine şahit olmadığını söylemektedir.25 Bundan dolayı bu ayların tamamının oruçlu geçirilmesi yerine belirli günlerde oruç tutularak nefsin terbiye edilmesi ve Ramazan"a hazırlanması esas alınmalıdır.
Şâban ayının on beşinci gecesi ise, kültürümüzde Berât gecesi olarak adlandırılır. Peygamber Efendimiz, Şâban ayının yarısına denk gelen bu gecede Allah"a çok ibadet edilmesini, gündüzünde ise oruç tutulmasını tavsiye etmiş ve o gece güneş batınca Allah Teâlâ"nın dünyaya rahmetiyle tecellî ederek fecre kadar, “Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belaya duçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!..” buyurduğunu bizlere müjdelemiştir.26
İşte böyle bir gecede uyanan Hz. Âişe, Resûlullah"ı (sav) yanında göremeyince dışarı çıkıp aramaya başlamış ve onu Bakî" mezarlığında başını gökyüzüne kaldırmış bir vaziyette bulmuştu. Peygamber Efendimiz,