Âşûrâ günü ile birlikte bir gün öncesinin de oruçlu geçirilmesini, böylece yahudilere muhalefet edilmesinin daha uygun olacağını belirtmektedir.57
Buraya kadar anlattığımız mübarek zaman dilimleri, yılda bir defa yaşayabildiğimiz aylar ve günlerdir. Bunlardan başka bir de her hafta istifade imkânı bulduğumuz mübarek vakitler vardır ki, bunların başında haftalık toplanma vakti olan cuma günü gelmektedir. Kur"ân-ı Kerîm"deki sûrelerden birinin isminin "Cuma" olması ve yine aynı sûrede Cuma namazından açıkça bahsedilmesi58 bu vaktin önemini göstermektedir. Peygamber Efendimiz, cumanın “Müslümanların bayramı” 59 ve “üzerine güneş doğan en hayırlı gün” olduğunu, Hz. Âdem"in bu günde yaratıldığını, cennete girdiğini ve tekrar cennetten çıkartıldığını ifade etmektedir.60 Yine Peygamberimiz, “Cuma günü öyle bir an vardır ki, şayet bir Müslüman kul namaz kılarken o âna rastlar da Allah"tan bir şey dilerse, Allah mutlaka ona dilediğini verir.” buyurarak61 cumanın icabet ânına dikkat çekmektedir. Bir hadiste bu kıymetli vaktin, imamın hutbe için minbere çıkması ile namazın eda edilmesi arasındaki vakit olabileceği62 ifade edilmekteyse de icabet ânının kesin bir şekilde belirlenmemesi, cuma gününün tümüne değer verilmesi gerektiğini göstermektedir. Şu hâlde cuma günü her ânını Allah"ın rızasına uygun bir şekilde geçiren kimsenin bu vakti yakalaması ve Allah"ın da onun dileklerini yerine getirmesi umulur.
Pazartesi ve perşembe günlerinin önemine de dikkat çeken Peygamber Efendimiz, “İnsanların amelleri pazartesi ve perşembe günleri olmak üzere haftada iki defa (Allah"a) arz olunur ve inanan her kula mağfiret buyrulur. Yalnız din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kul müstesna! (Onlar hakkında), "Bu iki kişiyi (barışa) dönünceye kadar bırakın." denilir.” buyurmaktadır.63 Hz. Âişe"nin ifadesiyle pazartesi ve perşembe günü oruçlarını dört gözle bekleyen Allah Resûlü,64 çevresindekilere de bu günleri oruçlu geçirmeyi tavsiye etmiştir.65
Her hafta yaşadığımız mübarek vakitler olduğu gibi her gün karşılaştığımız bazı özel anlar da bulunmaktadır. Bunların başında, gecenin son üçte birine yani imsaktan önceki zamana rastlayan seher vakti gelmektedir. Amr b. Abese isimli sahâbî, bir gün Hz. Peygamber"in huzuruna gelerek Allah"a yakın olabilmek için gözetilmesi gereken ve diğer zamanlardan daha mübarek olan vakitlerin bulunup bulunmadığını sormuş, Allah Resûlü de, “Evet!” demiş ve sözlerine şöyle devam etmişti: “Allah"ın kula en yakın olduğu vakit, gecenin sonlarına doğru olan vakittir. Eğer bu saatlerde Yüce