Müslüman olan kimse olduğu kabul edilen Es"ad b. Zürâre tarafından kurulmuş bir mescit vardı. Resûlullah"ın hicretinden önce Es"ad burada Müslümanlara vakit namazları ile cuma namazlarını kıldırıyordu.20
Kur"ân-ı Kerîm"de, “Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah"ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi.” buyuran21 Yüce Yaratan, kendisine ibadet edilen mekânların önemine işaret etmektedir. Allah Resûlü de Müslümanların mâbedi olan mescitlerin, “Allah katında en makbul mekânlar” 22 olduğunu haber vermiş ve bulunduğu yerlerde mescit yapılmasına özen göstermiştir. Sahâbeyi de bu konuda teşvik etmiş, “Her kim Allah için bir mescit bina ederse, Allah ona cennette bu mescidin benzeri (bir köşk) bina eder.” 23 buyurmuştur. Bu nedenle Mescid-i Nebevî"den sonra Medine"nin içinde ve çevresinde pek çok mescit bina edilmiş, bunların çoğu yapımlarını gerçekleştiren kabilelere nispet edilmiştir. Fakat bunların içinde Hz. Peygamber"in mescidi ayrıcalığını korumuş, vakit namazları bütün mescitlerde kılınmakla beraber, ilk dönemlerde cuma namazlarında bütün müminlerin Allah Resûlü"yle buluştuğu yegâne mescit Mescid-i Nebevî olmuştur.24
Mescitler İslâm"ın sembolü, Müslümanların birlik ve beraberliklerinin göstergesi, onların bir bölgedeki varlık ve hâkimiyetlerinin işaretidir. Resûlullah"ın (sav), bir ordu veya akıncı birliği gönderdiğinde onlara verdiği şu talimat bunu açıkça ortaya koymaktadır: “Orada bir mescit görürseniz ya da ezan sesi işitirseniz (o bölge halkından) kimseye saldırmayınız.” 25
Birleştirici rolü olan mescitlerin, insanlar arasındaki farklılıkları ortaya koymak, ayrı bir zümre oluşturmak amacıyla inşa edilmesi, Müslümanlar arasındaki kardeşlik anlayışına aykırıdır. Nitekim inananların Hz. Peygamber"in mescidinde bir araya gelerek kenetlenmelerinden rahatsızlık duyan münafıklar bu birliği bozmak, müminler arasına ayrılık sokmak ve onların aleyhinde yapacakları zararlı faaliyetler için merkez oluşturmak amacıyla bir mescit inşa etmişlerdi. Ancak Yüce Allah Kur"ân-ı Kerîm"de "Mescid-i Dırâr" diye anılan bu mescidin hangi niyetlerle kurulduğunu Resûlü"ne bildirmiş ve şöyle buyurmuştu: “Ey Peygamber! Böyle bir yere asla adımını atma. İçine adım atacağın en uygun mescit, daha ilk günden beri, Allah"tan yana takva temeli üstünde yükseltilen mescittir ki, orada arınmak isteğiyle dolup taşan kimseler vardır. Şüphesiz Allah kendini arındıranları sever.” 26
Bu âyetlerin yer aldığı Tevbe sûresinin daha ilk başında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Allah"ın mescitlerini ancak Allah"a ve âhiret gününe iman