Hadislerle İslâm Cilt 2 Sayfa 357

"Kastetmek" anlamına gelen hac sözcüğü, Kâbe"ye yönelerek Allah"ı, O"nun rızasını kastetmek ve aslında O"na yönelmektir. Hac, insanın Allah"a yönelişini ve mânen yükselişini temsil eder. Bütün benliğiyle Allah"a yönelen mümin, O"nun evini ziyaret etmeyi büyük bir mânevî tecrübe olarak telakki eder. Zira Allah"ın, sembol değeri taşıdığını belirttiği dinî ödev, mekân ve davranışlara saygı göstermek, kalplerdeki takvanın, bilinç ve şuurun sonucudur.1

Hz. İbrâhim"in çağrısına kulak vererek hacca niyetlenen mümin,2 günde beş vakit uzaktan yöneldiği Allah"ın evine bu defa bedeniyle varmak ister. Hem maddî azığını hem de takva azığını hazırlayarak çıkar yola...3

Hedef olarak Allah"a, mekân olarak Allah"ın evinin bulunduğu Haram bölgeye, zaman olarak da bir taraftan âdeta Hz. İbrâhim, Hz. Peygamber ve sahâbe asırlarına; diğer taraftan da hac ile kazandıklarıyla geleceğe yapılan bir yolculuktur hac.

Mîkât, bu yolculuğa ve ilâhî buluşma iklimine girişin sınırıdır. Tayin edilen vakit, buluşma vakti, bugünkü tabirle “randevu zamanı/yeri” anlamına gelen “mîkât” kelimesi, hac ibadetine başlanan yeri ve zamanı ifade eder. Hz. Peygamber (sav) tarafından belirlenmiş olan mîkât sınırlarında4 bir başka deyişle mîkât mahallinde yapılan niyet ile birlikte hac ibadeti başlamış olur.

Mîkâta gelen mümin, âdeta kendisini Tur Dağı"na Allah ile konuşmaya giden Hz. Musa5 gibi hisseder. Acaba Allah ile nasıl buluşacaktır? O"nun rahmetini, azametini nerede, nasıl ve ne kadar görebilecektir? Acaba Allah kendisini ve haccını kabul edecek midir? Hac, onun için gerçekten bir ilâhî buluşmaya dönüşecek midir? Mîkât mahalli, aynı zamanda ihram mahallidir. “İhram” ise, hac süresince bazı helâllerin, Allah ve Resûlü"nün getirdiği yasaklar çerçevesinde kişiye haram kılınması demektir. Söz konusu yasaklar, mîkât mahallinde hacca niyet etmekle başlar ve ihramdan çıkıncaya kadar devam eder. Hanımların kendi normal giysileri içinde gerçekleştirdikleri ihram hâli, erkeklerin "izâr" ve "ridâ" denilen dikişsiz iki parça peştamala bürünmeleriyle sembolize edilir. Artık erkekler ihramdayken gömlek, sarık, şalvar, bornoz ve benzeri elbiseler ve mest giyemezler.6

    

Dipnotlar

1 Hac, 22/32.

ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَٓائِرَ اللّٰهِ فَاِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ ﴿32﴾

2 Hac, 22/27.

وَاَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلٰى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْت۪ينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَم۪يقٍۙ ﴿27﴾

3 Bakara, 2/197.

اَلْحَجُّ اَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌۚ فَمَنْ فَرَضَ ف۪يهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّٰهُۜ وَتَزَوَّدُوا فَاِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوٰىۘ وَاتَّقُونِ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ ﴿197﴾

4 B1524 Buhârî, Hac, 7

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا ابْنُ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ إِنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَقَّتَ لأَهْلِ الْمَدِينَةِ ذَا الْحُلَيْفَةِ ، وَلأَهْلِ الشَّأْمِ الْجُحْفَةَ ، وَلأَهْلِ نَجْدٍ قَرْنَ الْمَنَازِلِ ، وَلأَهْلِ الْيَمَنِ يَلَمْلَمَ ، هُنَّ لَهُنَّ وَلِمَنْ أَتَى عَلَيْهِنَّ مِنْ غَيْرِهِنَّ ، مِمَّنْ أَرَادَ الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ ، وَمَنْ كَانَ دُونَ ذَلِكَ فَمِنْ حَيْثُ أَنْشَأَ ، حَتَّى أَهْلُ مَكَّةَ مِنْ مَكَّةَ . M2804 Müslim, Hac, 12.

5 A’râf, 7/142, 143, 155.

وَوٰعَدْنَا مُوسٰى ثَلٰث۪ينَ لَيْلَةً وَاَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ م۪يقَاتُ رَبِّه۪ٓ اَرْبَع۪ينَ لَيْلَةًۚ وَقَالَ مُوسٰى لِاَخ۪يهِ هٰرُونَ اخْلُفْن۪ي ف۪ي قَوْم۪ي وَاَصْلِحْ وَلَا تَتَّبِعْ سَب۪يلَ الْمُفْسِد۪ينَ ﴿142﴾ وَلَمَّا جَٓاءَ مُوسٰى لِم۪يقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُۙ قَالَ رَبِّ اَرِن۪ٓي اَنْظُرْ اِلَيْكَۜ قَالَ لَنْ تَرٰين۪ي وَلٰكِنِ انْظُرْ اِلَى الْجَبَلِ فَاِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرٰين۪يۚ فَلَمَّا تَجَلّٰى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسٰى صَعِقًاۚ فَلَمَّٓا اَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ اِلَيْكَ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿143﴾ وَاخْتَارَ مُوسٰى قَوْمَهُ سَبْع۪ينَ رَجُلًا لِم۪يقَاتِنَاۚ فَلَمَّٓا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَۜ اَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَٓاءُ مِنَّاۚ اِنْ هِيَ اِلَّا فِتْنَتُكَۜ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَٓاءُ وَتَهْد۪ي مَنْ تَشَٓاءُۜ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِر۪ينَ ﴿155﴾

6 B1542 Buhârî, Hac, 21

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا ابْنُ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ إِنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَقَّتَ لأَهْلِ الْمَدِينَةِ ذَا الْحُلَيْفَةِ ، وَلأَهْلِ الشَّأْمِ الْجُحْفَةَ ، وَلأَهْلِ نَجْدٍ قَرْنَ الْمَنَازِلِ ، وَلأَهْلِ الْيَمَنِ يَلَمْلَمَ ، هُنَّ لَهُنَّ وَلِمَنْ أَتَى عَلَيْهِنَّ مِنْ غَيْرِهِنَّ ، مِمَّنْ أَرَادَ الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ ، وَمَنْ كَانَ دُونَ ذَلِكَ فَمِنْ حَيْثُ أَنْشَأَ ، حَتَّى أَهْلُ مَكَّةَ مِنْ مَكَّةَ . M2791 Müslim, Hac, 1. حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّ رَجُلاً سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا يَلْبَسُ الْمُحْرِمُ مِنَ الثِّيَابِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ تَلْبَسُوا الْقُمُصَ وَلاَ الْعَمَائِمَ وَلاَ السَّرَاوِيلاَتِ وَلاَ الْبَرَانِسَ وَلاَ الْخِفَافَ إِلاَّ أَحَدٌ لاَ يَجِدُ النَّعْلَيْنِ فَلْيَلْبَسِ الْخُفَّيْنِ وَلْيَقْطَعْهُمَا أَسْفَلَ مِنَ الْكَعْبَيْنِ وَلاَ تَلْبَسُوا مِنَ الثِّيَابِ شَيْئًا مَسَّهُ الزَّعْفَرَانُ وَلاَ الْوَرْسُ » .