Rabbine yakarışı esnasında huşûu iyice belirginleşir ve herkes tarafından anlaşılabilirdi. Nitekim İbn Abbâs"ın anlattığına göre, Allah Resûlü, toprağın bir damla yağmura hasret kaldığı bir zamanda yağmur duasına çıktığında, gösterişsiz elbiseler giymiş, mütevazı ve yalvarır bir vaziyette aralık vermeksizin dua, yakarış ve tekbire devam etmişti.20 Çünkü Yaratan"ın karşısında insanın sadece bir kul olduğunu idrak etmesi duanın özüydü ve duaların da gönülden yapılması gerekiyordu.21 Bu nedenle Allah Teâlâ, peygamberlerin korku ve ümitle dua edip kendisine karşı huşû ile hareket ettiklerini bildiriyor22 ve Kur"an"daki kıssalarına bakıldığında bu vasfın tüm peygamberlerin ortak özelliği olduğu anlaşılıyordu.
Hz. Peygamber, başta namaz olmak üzere bütün ibadetlerinde de huşû ile hareket ediyordu. O, kulluk bilinciyle, sırf “şükreden bir kul olabilmek için” Rabbinin huzurunda duruyor,23 özenle kıldığı namazlarında uzun uzun kıyamda, rükûda ve secdede bulunuyor, Rabbine dua ediyordu.24 Allah Resûlü, her bir bölümünde ihlâsla Rabbine yakardığı namazlarının rükû kısmında O"na duyduğu huşûu şöyle dile getiriyordu: “Allah"ım, yalnız senin önünde eğildim, yalnız sana inandım, yalnız sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliklerim, kemiklerim ve sinirlerim yalnız sana karşı huşû hâlindedir.” 25
Sahâbîlerden Resûl-i Ekrem"i namaz kılarken görenler, bazen onun ağladığına şahit oluyorlardı.26 Allah Resûlü, Müslümanlara da namazlarını huşû ile kılmalarını öğütlüyor, Cenâb-ı Hakk"ın huzurunda olmanın gerektirdiği hürmet ve tevazua engel olacak davranışları yasaklıyordu. İslâm"ın ilk yıllarında dinî bilgileri az olan Müslümanlar cemaatle namaz kılarken saflarını tam olarak düzenleyemiyor,27 hatta namazda konuşuyor ve yanlarındaki arkadaşlarına sorular soruyorlardı. Bunun üzerine, “Allah"a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.” 28 âyeti nâzil olmuş ve Müslümanların namazlarında konuşmamaları bildirilmişti.29
Namaz, zevkle dinlediği ezandan abdeste, kıyamdan tahiyyât ve tesbihâta kadar Müslüman"ın huşû hâlinin doruk noktasına ulaştığı bir ibadettir. Hz. Peygamber"in amcasının oğlu olan Fadl b. Abbâs"ın naklettiği bir hadiste Allah Resûlü, “Namazlar ikişer ikişer kılınır. Her iki rekâtta teşehhüd (tahiyyât) okursun, huşû içinde davranırsın, yakarırsın, boyun bükersin...” 30 derken, namazın tam bir huşû hâli olduğunu vurgulamaktadır.
Elbette namazı başından sonuna kadar tam bir huşû içinde kılmak kolay değildir. Zira Müslüman, Allah"a en yakın olduğu bu zaman diliminde kul olma bilincine ermişken, ezelî düşmanı şeytan boş durmayacak,