Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (sav) bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına rastladı ve "Allah"tan kork ve sabret." dedi. Kadın, “Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!” diye cevap verdi. Hz. Peygamber"i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber (sav) olduğu söylendi. Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber"in (sav) kapısına gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber"in yanına girdi ve); “Seni tanıyamadım.” dedi. Peygamber Efendimiz de, "Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır." buyurdu.
(B1283 Buhârî, Cenâiz, 31; M2140 Müslim, Cenâiz, 15)
***
Ebû Hüreyre"den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hâkim olandır.”
(M6643 Müslim, Birr, 107)
***
İbn Ömer"den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
“İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur.”
(İM4032 İbn Mâce, Fiten 23; HM5022 İbn Hanbel, II, 44)
***
Ebû Saîd el-Hudrî"den nakledildiğine göre, ensardan bazı kimseler Resûlullah"tan (sav) (bir şeyler) istediler. O da verdi. Sonra tekrar istediler. Allah Resûlü de yanındakiler bitinceye kadar verdi ve şöyle buyurdu: “…Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.”
(M2424 Müslim, Zekât, 124)