bir davranış olacağı için, Ebû Râfi"in arzu ve rızasına rağmen Medine"de kalmasına izin vermemiştir. Zira verilen sözden dönmek fâsıkların,25 yapılan ahitlere riayet etmek ise müminlerin en belirgin vasıflarındandır.26 Nitekim “...Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren, sözünden) sorumludur.” âyeti gereği, verilen söz mesuliyet doğurmaktadır.27 Yine, “Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.” 28 buyuran Hz. Peygamber, söz vermenin ağır bir sorumluluk olduğunu ifade etmiştir.
Arkasında durulmayan ve gereği yerine getirilmeyen söz, Peygamberimiz tarafından kişinin üzerindeki münafıklık alâmeti olarak zikredilmektedir.29
Yüce Rabbimiz, “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” 30 sorusuyla dikkatleri çekmiş, “Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” 31 âyetiyle apaçık bir uyarıda bulunmuştur. Buna göre yerine getirme düşüncesi olmaksızın yapılan vaatler Allah"ın gazabına sebep olurken, yerine getirme düşüncesiyle verilen sözün —yapılamasa bile— bir sorumluluk doğurmadığını Peygamberimiz şöyle belirtmektedir: “Kişi yerine getirme niyetiyle kardeşine bir söz verir, ancak onu yerine getiremez ve zamanında sözünü tutamazsa günahkâr olmaz.” 32
Basit menfaatler nedeniyle verdiği sözden dönenler, Allah Teâlâ tarafından, “Allah"a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların âhirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” 33 âyet-i celîlesi ile tehdit edilmektedir.
Allah Resûlü, câhiliye döneminde yapılmış olsalar bile, antlaşmalara riayet edilmesini tavsiye etmiştir.34 Vasiyet için de aynı durum söz konusudur. Bu nedenle Hz. Peygamber"in vefatından hemen sonra halife seçilen Hz. Ebû Bekir, Bahreyn"de görevli olan Alâ b. Hadramî"nin oradan getirdiği malın yanında durup insanlara şu çağrıda bulunmuştur: “Kimin Hz. Peygamber"den (sav) bir alacağı varsa ya da kim ondan bir söz almışsa bize gelsin.” Bu çağrı üzerine Câbir öne çıkarak, “Resûlullah bana şunu şunu vereceğini vaad etmişti.” dedi. Resûlullah"ın vaadini yerine getirmek isteyen Hz. Ebû Bekir de üç kez avuçlarını doldurarak, ona dediği miktarı vermiştir.35
Hz. Ömer de Ehl-i kitaba verilen sözlerin, onlarla yapılan antlaşmaların harfiyen yerine getirilmesini vasiyet etmiştir.36 Hz. Peygamber"in hayatında en