sözüne riayet etmek için gayret göstermesi gerektiğini vurgulamaktadır.46 Hz. Peygamber"in bu konudaki duyarlılığını açıkça ortaya koyan bir olayı, niçin Bedir Muharebesi"ne katılamadığını açıklayan Huzeyfe el-Yemânî bize şöyle anlatmaktadır: “Bedir Savaşı"na şu nedenle katılamadım ki, babam Huseyl ve ben birlikte (savaşa katılmak için) yola çıkmıştık. Kureyşli müşrikler bizi yakaladılar ve "Siz Muhammed"e katılmaya mı gidiyorsunuz?" diye sorguya çektiler. "Hayır. Ona katılmaya gitmiyoruz, biz sadece Medine"ye gidiyoruz." dedik. Ve bizden Medine"ye gitsek bile Hz. Peygamber ile birlikte savaşa katılmayacağımıza dair Allah"ın adıyla söz ve yemin aldılar. Allah Resûlü"nün (sav) yanına gidip durumu ona anlattığımızda, "Siz geri dönün. Biz onlara verdiğimiz sözü tutarız, onlar karşısında yardımı da Allah"tan isteriz." buyurdu.”47
Şu da var ki, Müslümanların kendi aralarında yaptıkları ticarî antlaşmalar veya birbirlerine verdikleri sözler zaman zaman taraflardan birine mağduriyet yaşatabilmektedir. Nitekim Medine"de iki kişi, bir hurma bahçesinin meyvesi üzerinde para peşin, mal veresiye olacak şekilde anlaşmışlardı. Ancak o sene ağaçlar meyve vermedi. Ortaya çıkan zarar üzerine aralarında tartışma oldu. Problemi kendisine ilettiklerinde, Hz. Peygamber satıcıya, “Onun malını neye karşılık helâl sayıyorsun? Ona ücretini geri ver.” şeklinde tavsiyede bulundu.48 Anlaşmazlığın kaynağı olan ticaret tarzını, yani henüz olgunlaşmamış hurmanın satışını yasakladı. Daha da önemlisi, “Kim bir Müslüman"ın kendisiyle yaptığı alışverişten vazgeçmesine onay verirse, Allah da onun günahlarını bağışlar.” 49 buyurmak suretiyle, başka bir erdeme atıfta bulundu. Resûl-i Ekrem"in verdiği mesajın, Müslümanlar tarafından ne çabuk kavrandığını Vâsile b. Eskâ şöyle anlatmaktadır: “Allah Resûlü, Tebük Gazvesi için çağrıda bulundu. Ben hemen (savaş malzemesi tedarik etmek için) ailemin yanına döndüm. Medine"ye geri geldiğimde ilk sahâbe grubu yola çıkmıştı. Ben, "Elde ettiği ganimet karşılığında bir adamı kim taşır?" diye bağırmaya başladım. Ensardan yaşlı birisi beni çağırdı. "Ganimeti bizim olmak şartıyla, birlikte bineceğimiz bir hayvan veririm. Bizimle de, yer ve içersin. Ne dersin?" dedi. Adamın yaptığı teklife, "Tamam." dedim. Bunun üzerine, "Yüce Allah yolunu açık etsin." dedi. Ben de onlarla yola çıktım. Allah, (savaş sonrası) bize ganimet nasip etti ve benim hisseme de birkaç genç deve düştü. Anlaştığımız üzere develeri alıp, bineğin sahibi olan kişiye getirdim. Develere baktı ve "Bunlar kıymetli hayvanlar." dedi. Ben de, "Onlar benim sana söz verdiğim ganimetler." dedim. Bunun