ben de yeryüzünde kötülükleri kullarına güzel gösterip hepsini azdıracağım.” dediği bildirilmekte,2 verdiği vesvesenin ilk neticesi olarak da Hz. Âdem"in yasak meyveden yiyip dünyaya gönderildiği ifade edilmektedir.3
Kısacası vesvese, zihinlere kötü düşünceler gönderen şeytanın insanları etkileme yöntemlerinden birisidir. Nitekim Peygamberimiz, “İnsanoğluna şeytan da melek de yaklaşır. Şeytanın yaklaşması, onu kötülüğe götürmek ve ona hakkı yalanlatmaktır. Meleğin yaklaşması ise onu hayra götürmek ve ona hakkı doğrulatmaktır. Kim (vicdanında) bunu (hayra yönelmeyi) bulursa bunun Allah"tan olduğunu bilsin ve Allah"a hamdetsin. Kim de içinde diğerini (şeytanın vesvesesini) bulursa taşlanmış ve kovulmuş şeytandan Allah"a sığınsın!” buyurmuş, ardından, “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vaad eder. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir.” 4 âyetini okumuştur.5
Nefis, şeytanın vesveselerini kalp de meleğin ilhamını alıcı hassas birer merkezdir. Kalp daima iyi, güzel ve ebedî şeyleri istemektedir. Nefis ise şeytanın telkinlerine açık olarak kötü ve geçici şeylere meftundur. İnsanın asıl vazifesi nefis ve şeytan ile mücadele edip kalp ve ruhunun isteği doğrultusunda hareket ederek Allah"ın rızasını kazanmak ve ebedî hayatı elde etmektir.
Vesvesenin zararlı hâle gelmesi, akıldan geçen düşüncelerin zarar verdiğini düşünerek kalben ıstıraba düşmekle olur. Kişi, şeytanın işi olan vesvesenin kalpten geldiği kuşkusuna kapılır ve itikadına zarar verdiğini düşünür. Oysa şeytanın hilesi zayıftır6 ve inananlar üzerinde bir yaptırım gücü de yoktur. Vesvesenin mahiyetini bilmeyen bir insan kuşkulanır, ne yapacağını bilemeyip telaşlanır, kalbinin ve imanının bozulduğu fikrine kapılır. Hâlbuki gerçek bunun tam tersidir. Şeytan çeşitli şekillerde insana vesvese vererek saptırmaya çalışsa da aslında verdiği bu vesveseler karşısında müminin direnç gösterip şeytana teslim olmaması, imanının kuvvetli olduğunun bir göstergesidir. Nitekim bazı sahâbîler Hz. Peygamber"e gelerek, “İçimizden bazen söylemeyi bile büyük (bir günah) saydığımız şeyler geçiyor.” demişlerdi. Hz. Peygamber, “Hepiniz de aynı şeyleri hissediyor musunuz?” diye sormuştu. Onlar da cevaben, “Evet.” demişlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), “İşte bu imanın ta kendisidir.” buyurmuştu.7
Efendimiz, vesveseler karşısında telaşlanılmaması gerektiğini öğütlemiş, bu durumun imana bir zarar vermeyeceğini, bilakis bunun halis ve kuvvetli imanın bir belirtisi olduğunu vurgulamıştı. Diğer bir rivayette