Allah, ağacın yapraklarının dökülmesi gibi, bu sıkıntılarla mümin kulunun günahlarını döker.62
Ancak Rahmân olan Rabbimizin bu engin merhametine güvenip helâl-haram konusunda gevşek davranmaktan kaçınmak gerekir. Zira bir mümin her şeyden önce, Allah Resûlü"nün yaptığı gibi, günahlardan ve kötü amellerden uzak durmaya özen göstermelidir. Nitekim Sevgili annemiz Hz. Âişe"nin bildirdiğine göre Peygamberimiz, iki işten birini tercih etmek durumunda kaldığında, günah olmadığı takdirde kolay olanını seçer; günah olması hâlinde ise, ondan en uzak duran kimse olurdu.63 Elinden geldiğince kötüden sakınmak ve sakındırmak, “takva” dediğimiz, Allah"a karşı sorumluluğunun bilincinde olma hâlinin bir gereğidir. Yüce Allah, kullarına kötülüğün açığına da gizlisine de yaklaşmamalarını emretmiş,64 günahlardan uzak durmayı öğütleyerek koymuş olduğu sınırlara riayet edilmesi gerektiğini bildirmiştir.65 Dolayısıyla bilinçli bir mümin, sadece günahlardan değil, günaha götüren yollardan da uzak durmayı kendine düstur edinir.
Elbette yaratılışı gereği insanın hiç kötülük işlememesi, melekler gibi günahsız ve masum olması imkânsızdır. Nefsi ile mücadelesinin yanı sıra insanı sürekli kötü amellere teşvik eden bir de şeytan vardır.66 Sevgili Peygamberimizin şu sözleri Yüce Allah"ın da insandan tamamen günahsız olmasını beklemediğini göstermektedir: “Canım elinde olana yemin olsun ki, siz günah işlememiş olsanız, Allah sizi ortadan kaldırır da, günah işleyen bir topluluk getirirdi. Onlar Allah"tan bağışlanma dilerler, O da kendilerini affederdi.” 67 Kur"an"da, “Allah"ın günahkâr kimseyi sevmediği” 68 söylenirken, günahı önemsemeyen, alenî olarak işleyip etrafına da yayan, kötülüğü alışkanlık hâline getirerek ısrarla tekrarlayan, hatadan sonra pişmanlık duymayan kimseler kastedilmektedir. Mümine yakışan ise, bütün bu olumsuz tavırlardan uzak durmak ve günah işlediğinde bunu açığa vurup diğer insanlara kötü örnek olmak yerine günahını saklı tutarak69 Rahmân"dan af dilemektir. Zira Allah kendisine karşı gelmekten sakınan kullarını tarif ederken, “Onlar, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah"ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler —ki Allah"tan başka günahları kim bağışlar?— ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.” 70 buyurmaktadır. Unutulmamalıdır ki, küçük günahlarda ısrar etmek büyük günahlara kapı açmak demektir.
Yapılan tevbenin kabul olmasının ve günahların affedilmesinin en önemli şartı ise, işlenen hatanın büyük günahlardan olmamasıdır.