Aralarında bir yaş olan iki oğlan çocuğu Medine Mescidi"ne girdiklerinde, herkes pür dikkat hutbeyi dinlemekteydi. Kırmızı gömlek giymiş olan küçükler acemi adımlarla yürürken sendeleseler de minberdeki dedelerine ulaşmakta kararlı görünüyorlardı. Resûl-i Ekrem"in, torunlarına karşı hissettiği muhabbet öylesine yoğundu ki Hasan ve Hüseyin"i görmezden gelerek konuşmaya devam edemedi ve Allah"ın Resûlü, cemaatin hayret dolu bakışları arasında üç basamaklı olan minberinden indi. İleride cennet gençlerinin efendileri olacaklarını müjdelediği1 iki yavruyu kucakladı. Hutbesini tamamlamak üzere torunlarıyla birlikte tekrar minbere çıktığında şöyle diyordu: “Allah, "Mallarınız ve çocuklarınız imtihan vesilesidir." 2 derken ne kadar doğru söylemiş! Şu iki yavrunun düşe kalka yürüyüşünü görünce dayanamadım da sözümü keserek onları kucağıma aldım.” 3
Kızmamıştı Peygamberimiz. Bilakis mutlu olmuş, belki akıp giden cümlelerini duraklatacak kadar heyecanlanmış ve torunlarına olan sevgisini açıkça göstermekten çekinmemişti. Bu sevgi, yaratılırken insanoğlunun özüne işlenmiş, gönlüne yazılmıştı. Allah, insana evlât sahibi olma ve neslini sürdürme arzusu vermiş,4 çocuk sevgisiyle yanan yüreklerinden yükselen dualarla kendisinden evlât isteyen sayısız kulunu geri çevirmemişti.5
Ancak yavrularına sevgisini dile getiren Peygamber Efendimizin, böylesine derin bir sevginin kimi zaman zaafa dönüştüğünü hissettirmesi son derece manidardı. O, çocuğa olan ilgimizin hayatın en ciddi sınanma noktalarından biri olduğuna dikkatleri çekmekteydi. Bu konuda kullarını uyaran Rabbimizin âyetlerinden birini örnek olarak okurken, "Sevgiye yenik düşerek sınavı kaybedenlerden olmayın." der gibiydi. Nitekim Yüce Allah da sevimliliği ile insanı peşinden sürükleyen bir çocuğun, her ne kadar gözde dünya nimetlerinden biri olsa da6 aslında boyundan büyük bir imtihan olduğunu defalarca hatırlatmaktaydı: “Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihandan ibarettir. Katında büyük mükâfat olan ise ancak Allah"tır.” 7
Anne baba çocuklarının sahibi değil, emanetçisidir.8 Çünkü Allah, yeryüzüne yeni bir can göndermeyi murad etmiş ve bu canın oluşumu, doğumu ve gelişimi için anne babayı görevlendirmiştir. Dolayısıyla emanetin sahibi olan Yüce Rabbimize karşı ciddi bir sorumluluk yüklenen ebeveyn, O"nun kendilerine teslim ettiği küçük insanı lâyıkıyla büyütmekle