Evet, iman edip Allah ve Resûlü"ne gönülden bağlanan ve bu uğurda saçını ağartan bir insan, Allah katında hanesine sevaplar yazılarak, günahları bağışlanarak ve derecesi yükseltilerek mükâfatlandırılır.27 Hatta Peygamberimiz, “Kim saç ve sakalını Allah yolunda (çalışıken) ağartırsa, bu (beyazlık) kıyamet günü kendisi için nur olur.” 28 buyurarak böyle kimseleri onurlandırmıştır.
Nasıl dünya âhiretin tarlası ise, yaşlılık da bir yönüyle gençliğin hasat vaktidir. İnsan gençlikte zamanını ne ekerek geçirirse yaşlılığında onu devşirir. “Bir yaşlı için şu durum ne acıdır: Ona bir şey sorulur ama onun hiçbir bilgisi yok!” Böyle diyordu Urve. Ve oğullarını etrafına toplayıp onlara şu nasihatte bulunuyordu: “Oğullarım, öğrenin! (Bugün) her ne kadar sizler topluluğun küçükleri iseniz de elbette bir gün gelecek başkalarının büyükleri olacaksınız.”29
Gençlik döneminde elde ettiği bilgi, tecrübe ve donanımlarıyla yılların verdiği olgunluğu birleştiren yaşlı, bu birikimini kendinden sonra gelen nesillere aktarmalıdır. Bu sayede gençliğe faydası dokunur. Onları yetiştirirken bir yandan da kendi itibarını artırır. O, toplumda kendisine danışılan, görüşlerine değer verilen kişiliği ile hem kendisi için hem de diğer insanlar için üretken ve faydalı bir bireydir. Zaten “ihtiyar”, kelime olarak da “seçkin, seçilmiş, tecrübeli” anlamlarını çağrıştırmaktadır. İhtiyar, yeri geldiğinde devlet başkanlarının bile görüşlerine başvurduğu bilge kişiliktir. Tıpkı Hz. Ömer"in tartışmalı konularda yaşlı ve tecrübeli kadınlara görüşlerini almak üzere başvurduğu gibi...30 Bazen de bir tas çorba ile insanların sevgisini kazanır. Ashâbdan bir kısmının zaman zaman ziyaret ettikleri bir nineleri, aralarındaki bu iletişimden hem kendisi mutludur hem de kendisini ziyarete gelenleri mutlu etmektedir. Bu nine cuma günleri onlar için özel bir yemek hazırlar, ashâb da cuma namazını kıldıktan sonra nineye gidip selâm verirler ve yemeğini yerlerdi. Ashâb için büyük bir mutluluk kaynağı olan bu durum31 onların insanî ilişkilere ne kadar önem verdiğini de göstermektedir.
İnsan, birlikte yaşamanın gereği olarak çevresi ile sürekli irtibat hâlinde olmak, insanî ilişkilerini sürdürmek ister. Yaşlılık döneminde çevresine olan bağlılığı daha da artar. Bu dönemde yaşlıları sosyal ortamlardan uzaklaştırmak, dışlamak onları mutsuzluğa ve yalnızlığa itmek demektir. Hâlbuki Allah Resûlü, “Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, üzerinize azap yağardı.” 32 buyurarak ağarmış