Nitekim görme engelli sahâbî İbn Ümmü Mektûm, cemaatle namaza gelemeyeceğini belirterek kendisinden izin istediğinde de Resûlullah, ona ezanı işitip işitmediğini sormuş ve olumlu cevap alınca cemaate gelmesini söylemişti.60 O, engelli dahi olsa hiç kimsenin sosyal hayattan kopmasını, toplumdan uzak kalmasını istememiştir.
Kur"an"da pek çok defa namazla birlikte zikredilen zekât ibadeti, toplumun farklı kesimleri olan zenginler ve fakirler arasındaki uçurumu ortadan kaldırmayı hedefliyor, insanın bencillik duygusunu körelten yardımlaşma ve paylaşma bilincini yerleştiriyordu. İftar sofralarında zenginle fakiri bir araya getiren oruç ibadeti ise bir lokma ekmeğe dahi muhtaç kimselerin hâlinden anlamaya vesile olduğu kadar kişiyi, insanlara karşı her türlü sözlü ve fiilî kötülükten alıkoyarak61 sosyal ilişkilerin daha da gelişmesine katkı sağlıyordu. Yine hiçbir fark ve ayrıcalığın gözetilmediği samimi bir atmosferde insanları buluşturan hac ibadeti de bireyi ağırlıklı olarak bu açıdan eğitiyordu.62
Allah Resûlü"nün insanlarla birlikteliği bir amaca yönelikti. Bir vazifeyi yerine getirecek, bir faydaya hizmet edecekse insanlarla hemhâl olur, değilse faydasız buluşmalardan, mânâsız konuşmalardan uzak dururdu. Efendimiz gevezelik eden, laf kalabalığı ile insanları etkisi altına almaya çalışanların kıyamet günü kendisine en sevimsiz görünen kimseler olacağını bildirmişti.63 “Kim, görsünler ve duysunlar diye iş yaparsa, Allah kıyamet günü onun maksadının gösteriş ve insanlara duyurma olduğunu ortaya çıkarır!” 64 buyurarak herkes tarafından tanınmak, çevresini genişletmek, nüfuzunu artırmak, zenginliğini veya dindarlığını göstermek gibi gayelerle insan içine karışmanın hiçbir şekilde tasvip edilemez olduğunu beyan etmişti. İnsanlarla ilişkiler samimiyet esasına dayanmalı, riya, ikiyüzlülük ve kibirden uzak olmalıydı. Zira bu şekilde davrananlar, sadece günah işlemekle kalmayıp aynı zamanda imanlarını tehlikeye atmış oluyorlardı. Nitekim Peygamberimiz (sav), riyanın azının bile şirke benzediğine dikkat çekmişti.65
Peygamber Efendimiz her ne kadar insanların arasına karışıp onlarla süregelen doğal ilişkiler çerçevesinde kimi zaman yıpranmayı, incinmeyi ama buna sabretmeyi prensip olarak öğretse de, topluma karışmaktan geri durduğu ve geri durulmasını tavsiye ettiği zamanlar da olmuştu. Her an Allah ile beraber olduğu için inzivaya çekilmek gibi bir ihtiyaç hissetmemişti ancak, senenin bazı günlerinde, özellikle Ramazan aylarında günlük hayatın meşgalelerinden uzaklaşarak itikâfa çekilmişti.66