Allah Resûlü (sav) ashâbından bazılarını yeni fethedilen yerlere vali olarak görevlendiriyordu. Vali olarak görevlendirilenler Peygamberimiz ve sahâbîlerle vedalaşıp tek tek Medine"den ayrılıyorlardı. Arkadaşlarının vali olduklarını gören bazı sahâbîler ise kendilerinin de bu göreve getirilmelerini arzu ediyorlardı. Ebû Zer (ra) de vali olmak isteyenlerdendi. Zaman zaman, “Ben de valilik yapabilirim.” diye aklından geçiriyor ve böyle bir göreve getirilmeyi arzuluyordu. Bir gün bu düşüncesini Peygamber Efendimize aktarmaya karar verdi. Müsait bir ânında Allah Resûlü"nün yanına yaklaşıp, “Ey Allah"ın Resûlü! Bana idari görev vermiyor musun?” diye sordu. Bu isteği karşısında Allah Resûlü eli ile Ebû Zerr"in omuzuna vurdu ve ona, “Ebû Zer! Sen zayıfsın. İdarecilik ise emanettir. Gerçekten hakkıyla yerine getirmeyen ve gereğini eda etmeyenler için bu vazife kıyamet gününde rezillik ve pişmanlıktır.” buyurdu.1
Başka bir rivayette ise Peygamber Efendimiz, Ebû Zerr"e şöyle dedi: “Ebû Zer! Senin gerçekten zayıf olduğunu görüyorum. Kendim için ne istiyorsam senin için de onu isterim. İki kişiye bile olsa sakın başkan olma! Yetim malını da yönetmeye kalkma!” 2 Hz. Peygamber (sav), ashâbını yakından tanıyordu. Onlardan kimin hangi görevleri ifa edebileceğini çok iyi biliyor ve görevlendirmelerini de buna göre yapıyordu. Efendimizin, Ebû Zerr"e yöneticilik vazifesini vermemesi, onun ahlâkî kusurlarından dolayı değildi. Nitekim Ebû Zer, Peygamber Efendimizin en sevdiği sahâbîler arasında yer alıyordu.3 Efendimiz onun hakkında, “Şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebû Zerr"den daha doğru sözlü kimse yoktur.” 4 demişti. O hâlde, Efendimizin ona yöneticilik vazifesi vermemesi, ahlâkî yönden bir noksanlığı olduğu için değil, idareciliği hakkıyla yerine getirmesini sağlayan özel meziyetlere sahip olmamasından kaynaklanıyordu. Çünkü yöneticilik için sadece ahlâkın güzel olması yeterli değildi. Bunun yanında idarecinin karşılaşacağı durumlar ile baş edebilmesi için özel kabiliyetlere sahip olması gerekiyordu. Alacağı yanlış kararların âhirette vebali çok büyüktü. Bundan dolayı Efendimiz, vazifenin hakkıyla yerine getirilmemesi durumunda idarecinin kıyamet gününde pişmanlık duyacağı