maddelerinde söz konusu olan haksızlığın önüne geçerek, ticaretin can damarını faizden korumak istemiştir.
Aynı cinsten de olsalar, malların kalitelerinin farklı olması durumunda birbirleriyle değiştirilmesindeki fazlalığı ribâ olarak değerlendiren Hz. Peygamber, insanların birbirlerini aldatmalarını engellemek istemişti. Ebû Hüreyre"nin rivayetine göre, Hayber"e zekât memuru olarak tayin edilen bir adam, Hz. Peygamber"e kaliteli bir hurma olan cenîb hurması getirmişti. Hz. Peygamber, Hayber hurmalarının hepsinin böyle güzel olup olmadığını sormuştu. Adam, “Hayır yâ Resûlallah. Biz bütün diğer hurma çeşitlerinden iki ölçek hurma karşılığında bu hurmadan bir ölçek alıyoruz.” demiş, Hz. Peygamber, “Böyle yapmayın, ancak misli misline (eşit olarak) satın alın ya da şunu satın onun parasıyla bunu alın. Tartılan her şey böyledir.” 30 buyurmuştu. Çünkü aynı cins iki malın farklı miktarlarda ve peşin olarak veya aynı cins iki malın aynı miktarlarda fakat veresiye olarak mübadele edilmeleri hâlinde, bir taraftan diğer tarafa karşılıksız intikal eden bir fazlalık söz konusu olmaktaydı. Bu durumun gerçekleşmesinde, alışverişe konu olan malların değerlerini belirleyen ve tarafların birbirlerine fazla veya eksik vermelerini önleyen “para”nın yaygın olarak kullanılmaması da etkili oluyordu. Adına faiz denilen bu fazlalık, taraflardan birine karşılıksız ve haksız bir kazanç sağlanmasına, diğer tarafın da bu fazlalığı ödemesinden dolayı mağdur olmasına neden olmaktaydı. Bu nedenle Resûlullah (sav), taraflardan birini mağdur eden, diğer tarafın ise haksız ve karşılıksız bir kazanç elde etmesine neden olan bu fazlalığın doğduğu alışveriş biçimini yasaklamıştı. Allah"ın Elçisi, aynı cins malları farklı miktarlarda peşin olarak veya aynı miktarlarda vadeli olarak mübadele etmeleri yerine, ellerindeki malları önce paraya dönüştürmelerini, yani satmalarını, sonra da paralarla almak istedikleri malları satın almalarını istemişti.31
Resûlullah (sav) faize konu olabilecek peşin veya veresiye her türlü ticarî işleme dikkat çekerek, câhiliye tefeciliğinin kökünü kazımayı hedeflemişti. Bu nedenle malın malla değişimini zorlaştırarak halkın aldanmasının önüne geçilmesini, aynı cins malların miktarca farklı olarak değiş tokuş edilmesinden vazgeçilerek, bu malların para ile alınıp satılmalarını sağlamak istemişti. Böylece genellikle takas ve trampa usulüne dayanan alım satım işlemleri güçleştirilerek, Müslümanların daha sıhhatli ve hakkaniyet ölçülerine daha uygun olan para ile alım satım işlemlerine teşviki sağlanmıştı. Allah Resûlü"nün malların değişimi konusunda koyduğu yasaklar,