bir eşyanın bir sene ilân edilmesini, şayet sahibi gelmezse ondan istifade edilebileceğini, yine de bu eşyanın bir emanet olduğunu, dolayısıyla sahibinin gelmesi durumunda iade edilmesi gerektiğini belirtmiştir.6
Burada, yitik malı bulan kişinin hassas davranması gereken husus, malın, sahibi olduğunu iddia eden kişiye gerçekten ait olup olmadığını tespit etmektir. Bunun için de bulduğu şeyin özelliklerini iyi tespit edip bunları malın sahibi olduğunu iddia eden kimselere sorması gerekir. Bu uygulama, hem buluntunun kendi malına karışmasını önleyen hem de yitik mal sahibinin hakkını koruyan bir tedbirdir. Çünkü hakkı olmadığı şeyi sahiplenmede bir sakınca görmeyen, haram kazançtan sakınma duyarlılığı olmayan kötü niyetli insanların bu durumu istismar etmeleri mümkündür. Bunun neticesinde malı kaybedenin de, bulan kişinin de zarara uğraması muhtemeldir. Bundan dolayı Resûl-i Ekrem buluntu malın güvence altına alınmasını istediği gibi, onun herkese verilmesini de uygun bulmamıştır. İçinde yüz dinar olan bir keseyi bulan Übey b. Kâ"b, Peygamberimize başvurmuş, o da bir yıl ilân etmesini söylemişti. Übey bir yıl ilân etmiş, ancak sahibi çıkmamıştı. Hz. Peygamber"e tekrar gelmiş, o (sav), bir yıl daha ilân etmesini söylemişti. Üçüncü kez gelince ona şöyle demişti: “Bulduğun paranın kesesini, sayısını ve kesenin ağız bağını iyi koru. Sahibi gelir (de bunları doğru haber verir) ise keseyi ona ver, gelmezse ondan yararlan!” buyurmuştu.7
Konuyla ilgili hadislerin bir kısmında ise ilânın bir yıl yapılması gerektiği, bir yılın sonunda sahibi bulunmayan malın kullanılabileceği, fakat üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin asıl sahibi geldiğinde, buluntunun veya bedelinin kendisine verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Peygamberimiz, “Kim yitik bir mal bulursa derhâl (onu emanetine aldığına dair) güvenilir bir veya iki kişiyi şahit tutsun. Bulduğunu gizleyip saklamasın. Sahibini bulursa derhâl ona teslim etsin. Sahibini bulamazsa bu, Allah"ın dilediği kimseye verdiği bir maldır.” 8 buyurmaktadır. Başka bir hadiste ise bir yılın sonunda sahibi bulunamadığı için satılan bir malın, sahibi geldiğinde mümkünse iade edilmesini, değilse bedelinin sahibine verilmesini istemekte ve şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse, malını birisinin yanında bulursa onu almaya (herkesten daha fazla) hakkı vardır. Malı satın alan da (parasını) satıcıdan alır.” 9
Peygamber Efendimiz bu uygulamayı kendi aile efradına da tavsiye etmiştir. Ebû Saîd el-Hudrî"nin anlattığına göre Hz. Ali yolda yürürken bir dinar görür ve onu eşi Hz. Fâtıma"ya verir. Hz. Fâtıma da bunu harcamanın haram olup olmadığını öğrenmek için babasına sorar. Allah Resûlü, onun