İslâm medeniyetinin ulaştığı pek çok yerde hayvanların bakımı ve korunması için özel vakıflar kurulmuş, hadis literatüründe hayvanlarla ilgili özel bölümler yer almış, onların haklarından bahseden müstakil eserler yazılmıştır. Câhız"ın Kitâbü"l-hayevân "ı ve Demîrî"nin Hayâtü"l-hayevân "ı farklı canlı türlerini ele alan hayvan ansiklopedisi türündeki eserlerin en meşhurlarıdır. Bunlarla birlikte, hicrî VII. asrın İslâm âlimlerinden İz b. Abdüsselâm asırlar öncesinden insanlığa sunduğu eserinde, “Hayvanların İnsanlar Üzerindeki Hakları” başlığı altında hayvanların sahip oldukları hakları şu şekilde sıralamıştır:
—Sahibine yarar sağlayamayacak kadar müzminleşse veya hastalansa dahi hayvana o bölgede emsal teşkil eden harcama yapılmalıdır.
—Ona taşıyamayacağı yük yüklenmemelidir.
—İster kendi cinsinden olsun, isterse farklı cinsten olsun, bir yerini kıracak, boynuzlayacak, yaralayacak, kısaca onu rahatsız edecek hayvanlarla bir araya getirmemelidir.
—Kestiğinde güzelce kesmeli, vücudu soğumadan, canını tam vermeden onun derisini yüzmemeli, kemiklerini kırmamalıdır.
—Hayvanın yavrusunu, onun gözü önünde kesmemelidir.
—Hayvanı, yavrusundan ayırmamalıdır.
—Hayvanın barınağını, güzel yapmalıdır.
—Çiftleşme zamanı geldiğinde, erkek ile dişisini bir araya getirmelidir.
—Av hayvanına, onun etini bozacak, kemiklerini kıracak şeyler atmamalıdır.101
Günümüzde ise hayvanlara karşı gösterilmesi gereken hassasiyet, yerini âdeta düşmanlığa bırakmıştır. Sevgi ve merhamet yoksulu dünyamızda hayvanların bir kısmı doğal ortamlarının dışında bir süs eşyası gibi kullanılırken, büyük bir kısmı da nesillerinin tükenmesi ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Pek çok hayvan aç ve susuz bir şekilde yaşamaya çalışmakta, ağır yük taşımaya zorlanmakta, bir eğlence unsuru imiş gibi kullanılarak istismar edilmekte ya da farklı sektörlerde hammadde olarak kullanılmak üzere acımasızca katledilmektedir. Oysa Allah"ın rahmetini kazanmak, O"nun mahlûkâtına karşı merhametli davranmakla ilişkilidir. Bu yüzden insan, her canlıya insanî, vicdanî ve ahlâkî muameleyle mesul olduğunu unutmamalıdır. Zira kâinata karşı sorumluluk bilinci taşıması gereken insanoğlunun, her davranışının dünyevî ve uhrevî bir karşılığı bulunmaktadır.