yerine getirmek olduğu anlaşılmaktadır. “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber"e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.” 54 âyetinde de kabul ettikten sonra benimseme ve uygulama anlamına gelen imandan bahsedilmektedir. Ayrıca Kur"ân-ı Kerîm"de, “Böylece, sizler insanlara birer şahit olasınız ve Peygamber de size bir şahit olsun diye sizi mutedil bir ümmet yaptık...” 55 buyrularak, Hz. Peygamber"in insanlara şahit yani örnek olarak gönderildiği, müminlerin de insanlığa şahit yani örnek olduğu vurgulanmaktadır. Aynı şekilde, “Allah, sizi hem daha önce hem de bu Kur"an"da Müslüman diye isimlendirdi ki Peygamber size şahit olsun, siz de insanlara şahit olasınız...” 56 âyetinde de Müslüman olmanın, özüyle, sözüyle, yaşantısıyla hakikatin şahitleri olmayı gerektirdiği vurgulanmaktır. Müslümanlar, gördükleri haksızlıkları önlemek için duyarlı ve sorumluluk sahibi şahitler, sergiledikleri tavır ve davranışlarla insanlara en güzel örneklerdir. Sorumluluk sahibi şahitler oldukları için, müminlerden doğru şahitliklerini vefat eden din kardeşleri için de yapmaları istenmiştir. Zira onların cenaze namazında hüsn-i şehâdeti ile mevtanın âhiretteki makamı cennet olabilmektedir.57 Bütün bu açıklamalardan sonra şahitlik konusunda şu bilinçle hareket edilmelidir: “(Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur"an"dan ne okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde ne de gökte, zerre ağırlığınca (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfûz"da yazılı)dır.” 58