Safiyye bnt. Huyey kendisine ikram edilmek üzere bir kap yemek gönderir. Hz. Peygamber"in diğer eşlerine karşı zaman zaman kıskanç tavırlar sergileyen Hz. Âişe, kendini tutamayarak hizmetçinin elindeki kabın düşüp kırılmasına sebep olur. Sonra da yaptığından pişmanlık duyarak Resûlullah"a (sav) o yaptığı hatanın kefaretini sorar. Sevgili Peygamberimiz de, “Kırılan kap gibi bir kap, dökülen yemek gibi bir yemek.” buyurur.33
Allah Resûlü, insanın konuşmalarına dikkat etmesi gerektiğini ancak bazen istemeden de olsa bazı hataların yapılabileceğini, bundan dolayı da af dilemek gerektiğini hatırlatmaktadır. İslâm"ın güzelliklerini yaymak için gittiği Horasan"da vefat eden34 sahâbîlerden Ebû Berze el-Eslemî"nin anlattığına göre, bir gün Sevgili Peygamberimiz, bir toplantıdan ayrılacağı sırada, “Allah"ım! Sen bütün noksanlıklardan uzaksın. Sana hamdediyorum. Senden başka ilâh olmadığına şahitlik ederim. Senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim.” dedi. Orada bulunanlardan biri, Ey Allah"ın Resûlü, daha önce hiç söylemediğiniz sözler söylediniz, deyince Resûlullah şöyle cevap verir: “Bu sözler toplantıda ortaya çıkan hatalara kefarettir.” 35
“Günahın kefareti, pişmanlıktır.” 36 buyurarak kefaret hususunda son derece geniş hareket alanına işaret buyuran Allah Resûlü, örneğin câhiliye dönemindeki alışkanlığı gereği Lât ve Uzzâ adına yemin edenlere, bunun kefareti için hemen “Lâ ilâhe illâllâh.” demelerini önermiştir.37 Ümmetinin bütün hata ve günahlarının bağışlanması ve Allah"ın huzuruna tertemiz çıkmaları hususunda tüm gayretini gösteren Sevgili Peygamberimiz, sadece Allah"a karşı işlenen günahlar ve yasak ihlâllerinde değil, bunların yanı sıra günlük hayatta karşılaşılan birtakım olumsuz davranış ve tavırlarda da kefareti çözüm yolu olarak tercih etmiştir. Gençliğinin en güzel yıllarını Efendiler Efendisi"ne hizmet etmekle geçiren değerli sahâbî Enes b. Mâlik"in anlattığına göre, zemini toprak, kum ve çakıldan oluşan mescide tüküren birini gören Resûlullah (sav), “Mescide tükürmek günahtır, kefareti ise onu temizlemektir.” buyurmuşlardır.38 Yine, “Her kim kölesine tokat atar veya döverse, kefareti o köleyi azat etmesidir.” 39 buyuran Allah Resûlü, insan onurunu rencide etmenin de tıpkı diğer yasaklar gibi olduğuna ve bunun da benzer şekilde telâfi edilmesi gerektiğine işaret etmiştir.
Kefaret, işlenen hata ve günahlardan dolayı Allah"tan af ve mağfiret dilemek olduğu için bir anlamıyla tevbe demektir. Nitekim Kur"ân-ı Kerîm"de hata sonucu adam öldürenlerin kefaretinden söz eden âyette, bunu ifa etmenin tevbe yerine geçtiği belirtilmiştir.40 Benzer bir şekilde,