elde etmekteydiler. câhiliye Arapları, göremedikleri hâlde var olduğuna inandıkları cinlerin bu insanları etkilediklerini düşünmekteydiler. Arrâf ya da kâhin, ciniyle görüştükten sonra “secî"” denen kafiyeli bir konuşma tarzıyla cevap verirdi. Onun bu şekilde etkileyici ve edebî bir üslûp kullanması dinleyenleri karşısında konumunu güçlendirirdi. Dolayısıyla secî" ile konuşmak olağanüstü bir varlıktan ilham veya vahiy alıyor olmanın işareti olarak addedilirdi. Bundan dolayı müşrikler, inen Kur"an vahiylerini “şair sözü” ya da “kâhin sözü” olarak nitelemişlerdi.3
Câhiliye düşüncesinde önemli yeri olan kâhinlerdeki bilgilerin değeri ve bunlara inanmanın doğru olup olmadığı, İslâm"ı yeni seçen kimselerce de merak konusuydu. Nitekim bu konuda Hz. Âişe şu bilgileri aktarır: “Birtakım insanlar Resûlullah"a (sav) kâhinleri sordular, Allah Resûlü, "Onları dikkate almaya değmez!" buyurdu. Bunun üzerine, "Ey Allah"ın Resûlü! Ama onların anlattıkları şeyler bazen doğru çıkıyor." dediler. Hz. Peygamber şu cevabı verdi: "Bu söz cinlerdendir. Cin onu kapar ve (kâhin) dostunun kulağına tavuğun gagalaması gibi defalarca fısıldar. (Kâhin) ona yüz yalan karıştırır (ve halka sunar)." ”4
Burada Efendimiz, kâhinlerin yalancılığına vurgu yapmakla birlikte, onların cinler vasıtasıyla birtakım doğru bilgilere ulaşabildiklerini ve bazen de doğru şeyler söyleyebileceklerini ifade etmektedir. Şeytan ve cinlerin bilgi sızdırma olayından Kur"ân-ı Kerîm"de de söz edilmektedir: “Biz, en yakın göğü yıldızlarla süsledik ve onu her azgın şeytandan koruduk. Artık onlar mele-i a"lâyı (yüce melekler topluluğunu) dinleyemezler, her taraftan kovularak (alevli yıldızlarla) taşlanırlar ve onlar için devamlı bir azap vardır. Şayet (meleklerin konuşmalarından) bir haber kapıp kaçıran olursa onu da (önüne geleni) delip geçen alevli bir yıldız takip eder.” 5 Bu âyetleri tefsir eden âlimlerimiz, şeytan ve cinlerin gökyüzünden bilgi sızdırma işinin Resûlullah"ın peygamber olarak gönderilmesinden sonra bittiğini belirterek kâhinlerin geleceğe dair verdikleri mâlûmatın gerçeklerden uzak olduğuna dikkat çekerler.6
Kur"ân-ı Kerîm"de ve hadislerde insanın kaderini değiştirme iddiası taşıyan, Allah"tan başka varlıklardan yardım alma gayesi güden, insanları sağlam bilgi kaynaklarından ve sebeplere başvurmaktan alıkoyan her türlü hurafe, bâtıl inanç ve uygulamalar açık ve kesin bir şekilde reddedilmiş ve yasaklanmıştır. Hz. Peygamber"in hemen tüm faaliyetlerinde hurafelerle mücadele ettiği görülmektedir. Söz gelimi kehaneti ve kâhinlerin eylemlerini kesinlikle hoş görmemiş, onların kehanet karşılığı aldığı ücreti asla tasvip