İslâm, 610 yılında yeryüzünü şereflendirmiş ve bu tarihten itibaren Allah Resûlü, başta en yakınları olmak üzere insanları Allah"ın dinine çağırmaya başlamıştı. İnananların sayısı zamanla arttıkça, Kureyş toplumunun onlara karşı uyguladığı baskı da şiddetini artırmıştı. Müşriklerin ağır baskı ve işkenceleri dayanılmaz boyutlara ulaşınca Resûlullah, Müslümanlar için çareler aramaya başladı. Bu arayış neticesinde on beş kişilik ilk “muhacir heyetine” hiç kimseye zulmetmeyen bir hükümdarın iş başında olduğu Habeşistan"a gitmelerini ve Allah bir çıkış yolu gösterinceye kadar orada kalmalarını söyledi.1 Buna karşılık Kureyş, Habeşistan"a hicret eden bir avuç Müslüman"ı sığındıkları bu ülkeden geri getirmek için bir heyet gönderdi. Âdil hükümdar Necâşî Ashame"nin huzurunda bu heyet ile Müslüman heyeti arasında bir tartışma oldu. Kureyşlilerin iddialarına muhacir Ca"fer b. Ebû Tâlib, İslâm"ın kendilerinde meydana getirdiği değişimi özetlediği şu tarihî konuşmasıyla cevap verdi:
“Hükümdar! Biz câhiliye toplumuyduk; putlara tapar, leş yer, çirkin işler yapardık. Akraba ilişkilerine değer vermez, etrafımızdakilere kötülük ederdik. Güçlülerimiz zayıflarımızı yok ederdi. İşte biz bu hâlde iken, neticede Allah bize içimizden soyunu, doğruluğunu, güvenirliğini ve iffetini iyi bildiğimiz bir resûl gönderdi. Bu peygamber bizi Allah"a, tevhid inancına ve O"na ibadet etmeye davet etti. Bizim ve atalarımızın Allah"ın dışında tapmış olduğumuz taşlardan ve putlardan kurtulmamızı öğütledi. Doğru söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akraba ile iyi ilişkiler kurmayı, komşulara iyi muamelede bulunmayı, haram yemeye ve kan dökmeye son vermeyi emretti. Aynı şekilde çirkinlikleri, yalan sözü, yetim malı yemeyi, namuslu kadına iftira etmeyi de yasakladı. Sadece tek olan Allah"a ibadet etmeyi ve O"na hiçbir şeyi şirk koşmamamızı emretti. Namazı, zekâtı ve orucu da bize emretti.”
Ca"fer, İslâmî esasları açıkladıktan sonra sözlerine şöyle devam etti: “Biz onu tasdik ettik, ona iman ettik ve onun getirdiği ilâhî bildiriye uyduk. Artık sadece Allah"a ibadet ettik, O"na hiçbir şeyi ortak koşmadık. Bize haram kıldıklarını haram, helâl kıldıklarını helâl kabul ettik. Bunun üzerine kendi toplumumuz bize düşman kesildi. Bize işkence ettiler.