kısa sürede güçlenmiş, kendisine gönülden bağlı taraftarlar kazanmış ve Mekke"yi fethetmeye gelmişti.
Yalnızca Allah"ın seçtiği sevgili kullarına nasip olan,4 istemekle elde edilemeyecek bu nübüvvet nimeti ile vazifelendirilen Hz. Muhammed (sav) âlemlere rahmet olarak gönderilmişti.5 İşte bu rahmetin ilk tezahürü, oluşturduğu bu inançlı toplumda açık bir şekilde görülüyordu. Nitekim Hz. Peygamber, câhiliye karanlığından çıkardığı ashâbını, faziletli bir toplum hâline getirmiş bir vaziyette Mekke"ye geri dönüyor, bunu gören müşrikler ise hayretler içerisinde kalıyordu. Ebû Süfyân"ın dile getirdiği bu hayret verici değişim, arkasında birçok taraftar toplamış bir liderin saltanatı değil, Hz. Peygamber"in beşer ve liderlik vasıflarının nübüvvet ile desteklenmesi sonucunda oluşmuş üstün başarılarının bir tezahürü idi.
Nübüvvet gerçeğini kabullenemeyen müşriklerin akıl almaz peygamber tasavvurlarına karşın Kur"an"da, Hz. Peygamber"in bir “resûl/nebî” olduğu ilân edilirken hemen ardından onun aynı zamanda ölümlü bir “beşer/insan” olduğu da hatırlatılıyordu.6 Muhammed (sav), Allah"ın elçisi olmakla birlikte aynı zamanda bir insandı. O, Mekkeli müşriklerin görmek istedikleri gibi ne bir melek ne bir kâhin ne de bir şair idi...7 Kur"an"ın ifadesiyle o, “beşer-resûl” idi.8 Bu hususu bizzat Hz. Peygamber de değişik vesilelerle dile getiriyordu. Nitekim “Ben peygamberim, bunda yalan yok!” der demez hemen,“Ben Abdülmuttalib"in oğluyum.” diye ekliyordu. O, “Hıristiyanların Meryem oğlunu (İsa"yı) övmekte aşırı gittikleri gibi siz de beni övmede aşırılık göstermeyin. Şüphesiz ki ben Allah"ın kuluyum. Onun için bana, "Allah"ın kulu ve resûlü" deyin.” 9 sözleriyle kendisinin hem bir nebî hem de bir beşer olduğunu vurguluyordu. Yine, “Ben ancak bir insanım, size dininize dair bir şey emredersem onu hemen alın. Ama kendi görüşümle bir şey emredersem (unutmayın ki) ben de bir insanım.” 10 derken de bilhassa din ile ilgili konularda kendisine itaat edilmesi gerektiğinin altını çiziyordu.
O, bir insan olmakla birlikte aynı zamanda Rabbinden vahiy alan bir peygamberdi. Vahiy alması, Hz. Peygamber"i diğer insanlardan ayıran en önemli vasfı idi. “De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. (Ne var ki) bana, "Sizin ilâhınız ancak bir tek ilâhtır." diye vahyolunuyor...” 11 âyeti bu hususu açık bir şekilde ortaya koyuyordu. O (sav), Allah"ın kulları arasından seçtiği son peygamberdi.12 Peygamber (sav), son peygamber oluşunu mütevazı bir şekilde şöyle misallendirmişti: “Benimle benden önceki peygamberlerin durumu, bir ev inşa eden kimseye benzer. O kimse evi güzelce yapıp mükemmel