davalarınızı arz ediyorsunuz. Olabilir ki sizden biri delilini diğerinden daha düzgün ifadelerle savunur, ben de duyduklarıma dayanarak onun lehine hükmederim. Ben kimin lehine, kardeşinin hakkından bir şeye hükmetmiş isem o kimse bunu almasın. Çünkü ben ona ancak ateşten bir parça vermişimdir.” 47
Hukukî davalarda zaman zaman uhrevî müeyyideleri hatırlatmak tamamen Hz. Peygamber"e özgü bir yöntemdi. Çünkü o aynı zamanda bir peygamberdi. Bu yöntemle o çok somut sonuçlar alıyordu. Meselâ, miras anlaşmazlığı yüzünden Hz. Peygamber"e başvuran, ellerinde de ispat için herhangi bir delilleri olmayan iki kişi bu sözleri duyduklarında her biri diğerinin lehine hakkından vazgeçmek istemişti.48
Örneğin bir defasında Hadramevt bölgesinden Rebîa b. Ibdân ve Kindeli İmriu"l-Kays b. Âbis el-Kindî49 Resûlullah"a geldiler. Rebîa b. Ibdân, “Ey Allah"ın Resûlü! Bu adam babamdan kalan toprağımı elimden aldı.” dedi. Bunun üzerine İbn Âbis el-Kindî, “O benim toprağım, şu an elimde, onu ben ekip biçiyorum. Bu toprakta onun hiçbir hakkı yoktur.” dedi. Hz. Peygamber, Rebîa b. Ibdân"a, “O toprağın sana ait olduğuna dair bir delil var mı?” deyince adam, “Hayır.” dedi. “O hâlde sadece davalıya yemin verdirebilirsin (yapılacak başka bir şey yok).” buyurdu. Adam, “Bu kişi açıktan günah işlemekten çekinmeyen bir adamdır. Ne üzerine yemin ettiğini önemsemez, hiçbir şeyden sakınıp korkmaz.” deyince Hz. Peygamber, “Bundan başka yapacağım bir şey yoktur.” buyurdu. İbn Âbis el-Kindî yemin etmek için (minberin yanına doğru) gitti. Arkasını dönünce Resûlullah (sav), “Bakın! Eğer haksız yere yemek için bir mal üzerine yemin ederse şüphesiz Allah Teâlâ"ya, o kendisinden yüz çevirmiş olduğu hâlde varacaktır.” buyurdu.50 Bunun üzerine İbn Âbis el-Kindî, “Arazi onundur.” dedi.51
Resûl-i Ekrem"in hüküm verdiği ve gerekli müeyyideleri uyguladığı konular, sadece iki taraf arasındaki davalar değildi. Kamu hakkı sayılan ve dinen yasak olan fiillerin işlenmesi durumunda da hakemlik yapıyordu.52
Hz. Peygamber yargılama sırasında herhangi bir hâkim gibi davranır, hüküm verme noktasında ise her zaman adalet ilkesini gözetirdi. Hiçbir zaman hükmü muhataba göre değiştirmezdi. O her işinde olduğu gibi, kamu ve kişi haklarını doğrudan ilgilendiren konularda da asla adam kayırmazdı. Hırsızlık yapan itibarlı bir kadının affedilmesi için, Üsâme b. Zeyd"in aracı kılındığı dava bu konuda meşhur bir örnektir.53
Hz. Peygamber (sav) her anlaşmazlığı yargı konusu olmaya değer bulmadığı gibi54 kişilerin aralarında halledebilecekleri konuların yargıya