İbrâhim (as), oldukça uzun süreden beri içinde yaşadığı toplumun inanç sistemini ve dinî değerlerini sorgulayıp duruyordu. İnsanlar, bazı gök cisimlerinin1 ve bunları temsil eden putların kendileri üzerinde etkin olduğuna inanıyor; yaz, kış ve baharın, soğuk ve sıcağın, gece ve gündüzün putların eseri olduğunu düşünüyorlardı. Onlara göre ancak tanrıların hayat üzerinde bu kadar etkisi olabilirdi! Toplumun ilâh kabul ederek taptığı bu varlıklar İbrâhim"i (as) tatmin etmiyordu. Zira İbrâhim, her birini teker teker gözlemlemiş ve tanrı olup olamayacağını sorgulamıştı. Gece parlayan bir yıldızın ve ayın bütün ışıltısına rağmen gündüz olunca batıp kaybolduğunu fark etmişti. Aynı şey akşam olunca batan güneş için de geçerli idi. Bir tanrı nasıl batıp yok olabilirdi? O yok olduğu zaman kâinatı kim idare edecekti? O"nun, asla yok olmaması gerekirdi. Evet, gerçek Rab böyle bir varlık olmalıydı. İşte, tabiatı gözlemleyip buradan elde ettiği verilerden aklî sonuçlar çıkararak yavaş yavaş gerçeğe ulaşıyordu. Gün gelecek, “Ben, Hakk"a yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, (Allah"a) ortak koşanlardan değilim.” diyecekti.2
Her vesileyle tefekküre devam ediyor, kulluk bilincini destekleyip kuvvetlendirecek şeyler üzerinde uzun uzun düşünüyordu. Bu kez karşısında, ölmüş bir hayvan cesedi vardı. Yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanmış, kemikleri dağılmış bir cesetti bu. Yine düşünmeye başladı. “Şüphesiz Rab, bunu bile yırtıcı hayvanların kursaklarından toparlayıp bir araya getirecek, sonra da yeniden diriltecek kudrete sahip olmalı.” diye düşündü. Ama bilmek, görmek gibi değildi. Görmek daha net bilgi verir, insanın daha hızlı yol almasını sağlardı. Düşünceleri diline döküldü:
“Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun? Bana göster.”
“Yoksa inanmıyor musun?”
“Hayır, inanıyorum. Ama kalbimin mutmain olması için görmek istiyorum.”
“O hâlde dört tane kuş yakala. Onları yanına al, (sonra kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana geldiklerini göreceksin. Bil ki, Allah Azîz"dir, Hakîm"dir.” 3
“Şu hâlde teslimiyet göster!”
“Âlemlerin Rabbine teslim oluyorum.” 4