Bir gün Peygamber (sav) ashâbıyla birlikte oturmaktaydı. Bir genç geldi ve “Ey Allah"ın Elçisi! (Nefsime hâkim olamıyorum) zina etmem için bana izin ver!” dedi. Bunu işiten sahâbîler öfkeyle, “Sus! Yeter!” diyerek genci engellemek istediler. Fakat Hz. Peygamber genci yanına davet etti ve o da gelip yanına oturdu. Allah Resûlü"nün mübarek simalarında ne bir öfke ne de bir kızgınlık alâmeti vardı. Rahmet Elçisi onunla sohbet etmeye başladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
“Sen annenle zina edilmesini ister misin?”
“Canım sana feda olsun ki hayır, ey Allah"ın Resûlü!”
“Diğer insanlar da anneleriyle zina edilmesini istemez! Peki, kızınla zina edilmesini ister misin?”
“Canım sana feda olsun ki hayır, ey Allah"ın Resûlü!”
“Diğer insanlar da kızlarıyla zina edilmesini istemez! Peki, kız kardeşinle zina edilmesini ister misin?”
“Canım sana feda olsun ki hayır, ey Allah"ın Resûlü!”
“Hiç kimse kız kardeşleriyle zina edilmesini istemez!”
Ardından Allah Resûlü sırasıyla halası ve teyzesi hakkında da aynı soruyu sorduktan sonra elini gencin üzerine koydu ve şu duayı etti: “Allah"ım! Bu gencin günahlarını bağışla, kalbini temizle ve iffetini koru!”
Ravinin anlattığına göre, Allah Resûlü"nün bu tavrı ile karşılaşan genç artık zinaya yaklaşmadı.1
Gelen şahıs delikanlıydı, açık sözlüydü. Peygamberi"ne gelerek böyle bir konuda izin istemekten çekinmemişti. Zira Allah Resûlü, etrafındaki hemen herkesin rahatlıkla gelip konuşabileceği, dilediği konuyu rahatça görüşebileceği kadar diyaloğa açıktı. Allah Resûlü, gencin üzerine yürümek isteyen sahâbeyi durdurmakla kalmamış, bu açık sözlü genci yanına çağırmıştı. Böylece Peygamberimiz hem genci yakın mesafeye almış hem de eliyle ona dokunarak iletişimde beden dilinin en etkili iki unsurunu devreye sokmuştu. İdeal bir muallim olan Kutlu Elçi, bir taraftan beden dilini çok iyi kullanırken diğer taraftan da sorduğu sorularla onu ikna etmişti. Böylece o, etkili iletişimin güzel bir örneğini sergilemişti.