Yakub (as) evlâtlarına, Yusuf"u neden onlarla göndermediğini izah ederken, aslında hiç farkında olmadan onların planlarında eksik kalan bir parçayı tamamlıyordu. Bu durum İbn Ömer"den (ra) gelen rivayette şöyle anlatılmaktadır: “(Söylediğiniz sözlerle) insanlara yalan söyleme fırsatı vermeyin, yoksa yalan söylerler. Çünkü Yakub"un evlâtları, kurdun insanı yiyebileceğini bilmiyorlardı. O, "Ben onu kurt yer diye korkuyorum." diyerek onlara fırsat verince onlar da "Onu kurt yedi." dediler.”13
Yusuf"u alıp götürdüklerinde önce ona küçük ikramlarda bulundular. Ama biraz uzaklaşıp çöle vardıklarında, gizledikleri düşmanlıklarını açığa vurdular. Onu dövüp hırpalamaya başladılar. O sırada büyük kardeşleri yine, "Bana onu öldürmeyeceğinize dair söz vermiştiniz." diyerek araya girdi. Bunun üzerine gömleğini çıkarıp aldılar, Yusuf"u da oradaki bir kuyuya attılar.14
Akşam olduğunda ağlayarak gelip, yapmacık hıçkırıklar içinde, “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yusuf"u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın.” dediler.15 Söylediklerini ispat etmek için Yusuf"un gömleğini, kestikleri bir kuzunun kanına bulayarak16 delil olsun diye babalarına getirdiler.17 Ancak gömleği yırtmayı akıl edemediklerini fark eden Yakub (as) sessiz kalmadı.18 “Ne zamandır bu kurt böyle yumuşak huylu oldu? Yusuf"u yemiş de gömleğini yırtmamış!” 19 “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah"tır.” dedi.20 İşte bu vakitten sonra, oğullarının sahte gözyaşlarına, Hz. Yakub"un ayrılık gözyaşları karıştı. Oğullarındaki haset, Hz. Yakub"da hasrete dönüştü. Hz. Yakub"un, Yusuf"a olan sevdası enginlere sığmasa da acısı gönlünü dağlasa da o, sabrı tercih etti. Oğullarının anlattıkları karşısında Allah"a sığınmayı seçti.
Diğer taraftan Yusuf (as) ise kuyuda yapayalnız ve biçareydi. Tam üç gün kuyuda kaldı.21 En büyük kardeşi ona acıdığı için her gün yiyecek getiriyordu.22 Üçüncü gün olduğunda, kuyunun yakınlarında konaklayan bir kervan, kuyudan su getirmesi için hizmetkârını gönderdi. Hizmetçi kovayı sarkıtınca Yusuf hemen kovaya tutundu. Hizmetçi onu çıkardığında sevinçle, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” diye kervana haber verdi. Onlar da onu bir ticaret malı olarak yanlarına aldılar. Mısır"a vardıklarında ise pek değer vermedikleri için birkaç dirhem karşılığında, ucuz bir paraya onu sattılar.23 Onu satın alan Mısır"ın malî işlerinden yani hazine dairesinden