konusuna gelince yaslandığı yerden doğruluvermiş, “Aman ha, yalan yere şahitlik, aman ha yalan yere şahitlik.” diye o derece tekrarlamıştır ki ashâb-ı kirâm, Resûlullah keşke sussa!” diye düşünmüşlerdi.81 Bir çarpışmada silahı kaldırdığı anda “Lâ ilâhe illâllâh” diyen düşmanını öldüren Üsâme b. Zeyd, yaptığı bu işten dolayı kalbine bir şüphe düşünce durumu Hz. Peygamber"e arz etmiş, Hz. Peygamber hayretler içinde,“O, "lâ ilâhe illâllâh" dedi, sen de onu öldürdün öyle mi!” diye çıkışmıştı. Üsâme mazeret beyan ederek, “Fakat yâ Resûlallah, bunu silah korkusundan söyledi.” deyince Allah Resûlü, “Bari kalbini yarsaydın da bu sözü doğru söyleyip söylemediğini öğrenseydin!” buyurmuştu. Üsâme içindeki pişmanlığı ve mahcubiyeti şöyle dile getirmişti: “Resûlullah bu sözü bana o kadar çok tekrarladı ki, "Keşke o gün yeni Müslüman olmuş olsaydım." deme noktasına geldim.”82
Hz. Peygamber, vaazlarında bazen hiddetlenirdi.83 Zaman zaman duruma göre sert uyarılarda bulunurdu. Bir keresinde cemaate namaz kıldırdığında uzun sûreleri okuduğu için Muâz b. Cebel"e, “Sen fitneci misin?” diye kızmıştı.84 Bazen ashâbını irşad amacıyla hatalarından dolayı onlara oldukça keskin tavırlar koyduğu olurdu. Örneğin, Tebük Gazvesi"ne mazereti olmaksızın katılmayan üç kişiyle diğer sahâbîlerin görüşmesini yasaklamıştı.85
Vaazı kıssalar ile zenginleştirmek de bir Peygamber uygulamasıdır. Elbette vaazlarda kıssalardan yararlanırken sağlam rivayetlerden istifade edilmeli, sırf ilgi çekmek adına asılsız, uydurma hikâyelerle irşad yapılmamalıdır. Zira Hz. Peygamber, vaaz ve irşadlarında dinleyene ümit bahşeden kıssalara yer verir, muhatabının kıssada belirtilen duygulardan örnek alarak azimle, ümitsizliğe düşmeden İslâm"a sarılmasını amaçlardı.86 Gerçekten ümit, insan hissiyatında aşkı, azim ve iradeyi kamçılayan bir özelliktir.
Hz. Peygamber, mescidi vaaz ve irşad çalışmalarında merkez edinmiştir. Mescit, bir ilim meclisi, eğitim ve öğretim müessesesidir. Kurulduğu andan itibaren orada ders halkaları teşekkül etmiş ve mescit her türlü ilmin öğrenildiği bir kurum hâlini almıştır.87 Bununla birlikte Hz. Peygamber"in vaaz ve irşadı çarşıda, yolculukta, binek üzerinde kısacası her yerde, gerektiği her durumda sürmüştür. Örneğin, “Aldatan bizden değildir.” hadisini çarşıda ticaret yapan esnafa bir uyarı olarak dile getirmişti.88
Sonuç olarak vaaz ve irşad vazifesi, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!” 89 âyeti gereği yerine