Nitekim Kur"ân-ı Kerîm"de, haksız serzenişleri ve Allah Resûlü"ne karşı saygısız tutumları nedeniyle kınanan bu insanların Hz. Peygamber"in taksimine rıza göstermeleri istenmiştir: “Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar. Eğer onlar Allah ve Resûlü"nün kendilerine verdiğine razı olup, "Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Resûlü de. Biz yalnız Allah"a rağbet edenleriz." deselerdi (daha iyi olurdu).” 13
İnsanların en cömerdi olan Sevgili Peygamberimiz14 kalplerini kazanmak ve insanları İslâm"a alıştırmak için maddî ve manevî hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış, İslâm"ı gönüllere nakşedebilmek adına kimseyi kapısından geri çevirmemişti. Bir defasında huzuruna gelerek bir şeyler isteyen adama iki dağ arasında bulunan zekâtlık koyunlardan çoğunun verilmesini emretmişti. Peygamber"in ihsanından çok etkilenen adam kavmine dönünce, “Ey kavmim! Müslüman olun! Vallahi, Muhammed öyle ihsanda bulunuyor ki fakirlikten korkmadan dağıtıyor.” diyerek hayretini dile getirmişti. Bu olaya şahit olan Enes b. Mâlik, “Bir kişi Hz. Peygamber"in yanına gelir ve kendisine verilen dünyalık bir şey sebebiyle Müslüman olurdu. Ama akşam olunca ise İslâm kendisi için dünya ve içindekilerden daha sevimli ve daha değerli olarak Allah Resûlü"nün yanından ayrılırdı.” demişti.15
Gönülleri İslâm ile yeni tanışanlar arasında bulunan ve Mekke fethedildiğinde Müslüman olan Hakîm b. Hizâm ise Resûlullah"tan kendisine mal vermesini talep etmiş, verilen develerle yetinmeyerek talebini tekrarlamış, sonunda Hz. Peygamber"in, “Ey Hakîm!Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala cömert bir gönülle sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla dolu bir kalple bu malı arzularsa, onun için malın bereketi kaçar.” şeklindeki uyarısına muhatap olmuştu.16 Bu uyarının etkisini ömür boyunca üzerinden atamayan Hakîm, “Yâ Resûlallah! Seni hak dinle gönderen Allah"a yemin ederim ki bundan sonra ölene kadar kimseden hiçbir şey almayacağım.” diye yemin etmiş, Hz. Peygamber"in vefatından sonra kendisine Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer tarafından verilmek istenenleri de kabul etmemişti.17
Allah Resûlü kimi zaman sevdiği ve ganimeti diğerlerinden daha fazla hak ettiğini düşündüğü bazı kimseleri başkalarının hidayeti uğruna ganimetten mahrum bırakmıştır. Huneyn Savaşı sonrasında Sa"d b. Ebû Vakkâs, Hz. Peygamber"e, neden müellefe-i kulûb arasında olan Akra" b. Hâbis