isteyen işlerde sorumluluklarının bilincinde hareket etmeyi ihmal etmemişlerdir. Onlar, bir vazife veya yapılacak bir hizmet olduğunda, onu en iyi bir şekilde başarmışlardır.11
Aralarındaki samimi ilişkiye rağmen zaman zaman ashâb çeşitli konularda ihtilâfa düşmüştür. Nitekim Hz. Ömer"in, cünüplüğü gerektiren bir sebepten ötürü çıkan ihtilâf konusunda sarf ettiği sözler, bu gerçeği dile getirir niteliktedir: “Siz Bedir ashâbısınız, (buna rağmen) ihtilâfa düştünüz. Sizden sonrakiler daha çok ihtilâfa düşecek!”12 Bu sözlerden sahâbe de olsa insanın olduğu yerde farklı görüşlerin dile getirilmesinin doğal olduğu anlaşılmaktadır. İnsanların doğuştan getirdiği birtakım farklılıkların yanında kendilerinden bağımsız bazı dış etkenler neticesinde fıkhî, kelâmî ve siyasî ihtilâflara düşmeleri kaçınılmazdır. Ashâb da bunlardan bağımsız değildir. Allah Resûlü henüz hayattayken bu tür ihtilâfların cereyan ettiği bilinmektedir. Ancak Hz. Peygamber"in varlığı bu ihtilâfların çabucak çözülmesini sağlamış, derinleşmesini ise engellemiştir.
Ashâb arasında çıkan bu ihtilâfların çeşitli nedenleri vardır. Örneğin Resûlullah"ın sünnetini anlamaya yönelik bu ihtilâflar, gözlem ve müşahedeye bağlı olarak farklılık arz edebilmekteydi. Tâbiîn neslinin fakihlerinden Saîd b. Cübeyr bir gün, “Resûlullah"ın (sav) hacca giderken ne zaman ihrama girdiği hususunda sahâbîlerin görüş ayrılığına düşmelerine şaşıyorum!” diyerek meseleyi İbn Abbâs"a sordu. Bunun üzerine İbn Abbâs şunları anlattı: “Gerçekten bu konuyu en iyi bilen benim. Resûlullah (sav) sadece bir kere hac yaptığı için insanlar bu konuda ihtilâfa düştüler. Şöyle ki Resûlullah (sav) hac maksadıyla yola çıktı. Zülhuleyfe"deki namazgâhında iki rekât namaz kıldı. Namazını bitirince bulunduğu yerde hacca niyet edip hac için yüksek sesle telbiye getirdi. Bunu kendisinden işiten kimseler kendisinden işittikleri gibi bellediler. Sonra devesine binip de devesi kalkınca ikinci bir telbiye daha getirdi. Bazı kimseler de kendisinden bunu işitmiş oldular. İşte bu ihtilâfın sebebi, oraya insanların bölük bölük gelmiş olmaları ve devesi onu kaldırdığı sırada Resûlullah"ı telbiye getirirken işitenlerin, "Resûlullah (sav) telbiyeyi devesi kendisini kaldırdığı zaman getirdi." demeleri, daha sonra Resûlullah (sav) deveyle biraz daha ileri gidip de Beydâ tepesine çıktığı sırada getirdiği telbiyeyi duyan diğer bazı kimselerin de, "Resûlullah (sav) hacca Beydâ tepesinde niyet etti." demeleridir. Allah"a yemin olsun ki o, namazgâhında ihrama girdi ve devesi kendisini kaldırınca telbiye getirdiği gibi Beydâ tepesine çıktığında da telbiye getirdi.”13