kurbanlarını kesip tıraş oldular ve ihramdan çıktılar.38 Bu tablodan hoşnut olan Efendimiz ise ashâbı için, “Allah"ım! Saçını tıraş edenleri bağışla!” diye mağfiret diledi.39
Resûl-i Ekrem, Hudeybiye"de yaklaşık yirmi gün kaldıktan sonra,40 ashâbıyla birlikte Medine"ye doğru yola çıktı. Herkes çok üzgündü. Fakat daha Mekke ile Medine arasında iken41 Hz. Peygamber, “Bu gece bana öyle bir sûre indi ki (benim için o) üzerine güneşin doğduğu dünyadan bana daha sevimlidir.” 42 diyerek ashâbına Fetih sûresinin nâzil olduğunu müjdeledi. Sonra Allah Resûlü, inen âyetleri etrafında toplanan kalabalığa okumaya başladı: “Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.” 43 Sonra Hz. Peygamber, Hz. Ömer"e haber göndererek sûreyi ona da okuttu. Hz. Ömer, “Yâ Resûlallah! Bu (Hudeybiye Antlaşması gerçekten bir) fetih midir?” diye sordu. Hz. Peygamber de, “Evet.” cevabını verdi. Böylece daha önce müşriklerin her şartına uymuş olduklarından dolayı kızgın ve kırgın olan Hz. Ömer"in gönlü duruldu.44
Yıllar sonra Berâ" b. Âzib"in şu sözleri de Hudeybiye Antlaşması"nın gerçek bir fetih olduğunu vurgulamaktadır: “Siz Mekke"nin fethini, fetih olarak kabul edersiniz. Evet, Mekke"nin fethi, bir fetih ve zaferdi ama biz, Hudeybiye günündeki Rıdvan Biati"ni fetih olarak kabul ederiz.” 45 Hudeybiye Antlaşması, savaş sonucu kazanılan bir fetih değildi ama Hayber"in ve Mekke"nin fethi gibi fetihlerin yolunu açan önemli bir antlaşma idi. Bu antlaşma ile zaferlerin kapısı aralanmış oluyordu.
Cenâb-ı Hak, inen âyetlerde, Hz. Peygamber"in rüyasında gördüğü şekilde Müslümanların Mekke"ye gireceklerinin müjdesini de veriyordu: “Andolsun ki Allah, Elçisi"nin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Harâm"a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.” 46 Böylece Müslümanların zihninde var olan endişe ve sorular, yerini sükûnet ve teslimiyete bırakmıştı. İzzetlerini koruduklarını zanneden müşrikler ise kısa bir süre sonra asıl kaybedenin kendileri olacaklarının farkında değillerdi.
Antlaşma sonrasında Efendimiz, kararlaştırılan hükümlere sadık kaldı. Bu sırada Ebû Basîr Utbe es-Sekafî isimli bir Mekkeli, Müslüman olmuş ve hapiste iken bir yolunu bulup kaçarak Medine"ye Peygamberimizin yanına gelmişti. Müşrikler peşinden hemen Huneys el-Âmirî adlı