taraf olduğu bir başka antlaşma yapmış ve bu antlaşmanın maddelerini yazıya geçirmiştir. Medine Vesikası olarak bilinen bu antlaşmayla Yahudiler, toplumun bir parçası kabul edilmiş, diğer unsurlarla beraber onların da dinî, toplumsal ve hukukî hakları güvence altına alınmıştır.13
Yapılan antlaşmadan sonra Medine"de, sayıları az da olsa, din adamlarından Abdullah b. Selâm gibi14 kimi Yahudiler İslâm"ı kabul etmiş, kimileri çekimser kalmış, kimileri de İslâm"a karşı tavır alıp Müslümanlar aleyhine çalışmalar yapmaktan geri durmamıştı. Hicretten sonra bir süre Müslümanlar ile Yahudilerin arasında bazı tartışmalar olduysa da bu henüz silahlı bir çatışmaya dönüşmemişti.15 Bu arada Mekkeli müşrikler de boş durmuyor, münafıkların reisi Abdullah b. Übey"i kullanarak Medine"de kargaşa çıkarmaya çalışıyorlardı. Hatta Medineli Yahudi ve Müşrikleri kışkırtıyorlar ve Hz. Peygamber"i yurtlarından çıkarmamaları yahut da öldürmemeleri hâlinde Medine"ye saldıracakları tehdidinde bulunuyorlardı.16
Müslümanların Mekkeli müşriklere karşı Bedir"de önemli bir zafer kazanması Yahudileri hareketlendirmişti. Zira bu zafer, Müslümanların Medine"de ciddi bir güç olduklarını ispatlamıştı. Biliyorlardı ki artık ekonomik güçleri ve nüfuzları tehlikeye girmiş, yıllar yılı şehir halkına reva gördükleri sömürünün sona erme vakti gelip çatmıştı. İşte bu endişeyle Kâ"b b. Eşref gibi kimseler her fırsatta Müslümanlar aleyhine tezvirat yapmaya, insanları kışkırtmaya başladılar.17 Onların bu rahatsızlığının farkında olan Hz. Peygamber (sav) şehirde sükûneti bozmamaları konusunda onları her fırsatta uyarıyordu. Bedir"den zaferle döndükten sonra onları Benî Kaynukâ çarşısında toplayarak kendilerini, İslâm"a davet etmişti. Fakat onlar bu davete, “Ey Muhammed! Kureyş"ten savaş bilmeyen tecrübesiz bir toplumla savaşmış olman seni aldatmasın. Eğer sen bizimle savaşsaydın, bizim nasıl bir topluluk olduğumuzu ve bizim gibi bir cemaatle hiç karşılaşmamış olduğunu anlayacaktın.” diye cevap verdiler.18
İlişkiler gittikçe bozuluyor ve Yahudilerin taşkınlıkları sürekli artıyordu. Bir gün Müslüman bir kadın, alışveriş yapmak üzere Kaynukâ çarşısındaki bir kuyumcu dükkânına girmişti. Burada Yahudi gençler kadına örtüsünü açması için tacizde bulundular. Kadının direnmesi üzerine de, kuyumcu ona bir oyun oynayarak örtüsünün açılmasına sebep oldu. Yahudiler bu olaya gülerken savunmasız hâldeki kadın çığlık atıyordu. Bu sesleri duyan bir sahâbî hemen olaya müdahale ederek kuyumcuyu öldürdü, kendisi de şehit edildi.19 Bu olay, bardağı taşıran son damla olmuştu.