“Biz Peygamber (sav) zamanında hakkımızda vahiy indirilir korkusuyla hanımlarımıza karşı söz söylemekten ve istediğimiz gibi davranmaktan çekinirdik. Ancak Peygamber (sav) vefat edince istediğimizi söylemeye ve rahat davranmaya başladık.”55
Kadınlar, belki de tarihin hiçbir döneminde, Hz. Peygamber döneminde sahip oldukları huzur ve güveni elde edemediler. Yeryüzünün halifesi olmakla taşıdıkları değeri insanlığa gösterme, yetenek, bilgi ve tecrübe birikimlerini toplumun istifadesine sunma gibi imkânlara kavuşmaları hep çok zor oldu. Bu bağlamda yıllar ve asırlar ilerledikçe kadının konumunda yaşanan olumsuz değişim ve söz konusu ilâhî korumayı kaybeden kadınların maruz kaldığı sıkıntılar ise son derece düşündürücüdür.
Kadınıyla erkeğiyle bu ümmet, ilâhî vahyin ve bu vahyi kendilerine öğreten Hz. Peygamber"in herkesi, özellikle de kadınları nasıl merhametle koruyup kolladığının farkındadır. Hz. Peygamber"in varlığı ümmet için bir rahmetti. İşte bu nedenle, Resûlullah son nefesini verdiğinde arkasından ağlayan Ümmü Eymen"e, “Niye ağlıyorsun? Allah katındakiler Resûlullah (sav) için çok daha hayırlıdır.” dendiğinde, “Ben Allah"ın katındakilerin Resûlü (sav) için daha hayırlı olduğunu bilmediğimden ağlamıyorum. Esas ben, gökten inen vahyin kesilmiş olmasına ağlıyorum.” demişti.56
İslâm"ın gelişiyle birlikte kadınlar, câhiliye döneminde mahrum bırakıldıkları birçok toplumsal ve mali hak elde etmişler, değer görmüş, hürmet bulmuşlardır. Bilhassa Müslüman toplumun şekillendiği Medine"deki hanımlar için Hz. Peygamber"in varlığı âdeta sosyal bir güvence olmuştur. Bu yüzden herhangi bir haksızlığa uğradıkları zaman soluğu Rahmet Peygamberi"nin yanında almaları bir tesadüf değildir. Onlar, sorunlarını dillendirdikçe ilâhî vahiy kendileri lehine çözümler sunuyor, mağdur duruma düşmelerine izin vermiyordu. Böylece öteden beri cahili Arap toplumunda birçok önemli haktan mahrum bırakılmış olan ve ötekileştirilen kadınlar, İslâm sayesinde hak ettikleri itibarı kazanmışlardı.