9 Kısacası yerde ve gökte bulunan her şey Allah"a boyun eğmekte ve O"na kulluk etmektedir.10 Bir âyette Yüce Allah, hayvanların ve kuşların insanlar gibi ümmet olduğunu bildirmektedir.11 Hz. Peygamber de ümmet olan bu hayvanlara karınca12 ve köpekleri13 örnek verir. Dolayısıyla İslâm"ın çevreye yüklediği anlam, bütün varlıkların daha yaratılıştan bir değere sahip olduğu ilkesine dayanır. Buna göre ilk olarak çevre, Allah"ın insana bir emanetidir. Çünkü insan, canlılar içinde çevreyi en üst düzeyde algılayabilen varlıktır. Bu sebeple Allah, doğayı, göklerde ve yerde olan her şeyi insanın hizmetine vermiş,14 yeryüzünde emaneti yüklenen varlık olması sebebiyle de insanı sorumlu tutmuştur.15 İnsanın dünyadan sorumlu olmasının bir anlamı da budur.16 Ayrıca içinde yaşamın devam ettiği şu dünyada, hava, toprak ve su gibi doğal kaynaklar yalnız insanın değil yeryüzündeki bütün canlıların ortak malıdır. Nitekim Hz. Peygamber, Müslümanların çayır, su ve ateş gibi doğal imkânları paylaşmak zorunda olduklarını söylerken bu gerçeğe işaret etmiştir.17 Dolayısıyla insanlar çevreye karşı bu bilinçle davranmak durumundadır.
Çevre, ikinci olarak, insanları, Allah inancına ulaştırabilecek kanıtlar bütünüdür. Çünkü Kur"an"da Allah"ın kudretini, ilmini, celâl ve cemâlini yansıtan muhteşem bir kâinat tablosu sunulur. Kâinattaki her şeyin anlam yüklü olduğuna vurgu yapılır. Nitekim insanın her gününü birlikte geçirdiği yeryüzüne ve gökyüzüne ait canlı ve cansız varlıklar Kur"an"da sıklıkla zikredilmiştir. Kabaran denize,18 aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha,19 şafağa,20 burçlarla dolu gökyüzüne,21 yeryüzüne,22 güneşe ve onun aydınlığına23 yemin edilmiştir. Hatta Kur"an"daki bazı sûrelere, inek, arı, karınca, örümcek gibi hayvanların; bazılarına da yıldız, demir, güneş gibi tabiat varlıklarının isimleri verilmiştir. Özellikle Allah"ın kudreti, insanlara olan ihsanı ve verdiği sayısız nimetler anlatılırken çeşitli bitkiler, mahsul ve meyveler, büyük ve sık ağaçlı bahçeler, meralar ve bütün bunlarda suyun rolü eşsiz bir üslûpla anlatılır. Âdeta yeryüzünün cennete çevrilmiş bir tasviri yapılır.24
Diğer taraftan Kur"an, yeryüzünü bazen çocukların yetişmesi için hazırlanmış bir beşiğe,25 bazen üzerinde istirahat edilen bir döşeğe26 benzetir. Gökyüzünü de her çeşit bozulmadan muhafaza edilmiş, kandiller27 ve yıldızlarla süslenmiş28 bir tavana benzetir.
Üçüncü olarak çevre, Allah"a kulluk görevini yerine getirerek ebedî âhiret yurdunun kazanıldığı bir mekândır. Dolayısıyla bu açıdan da