cins canlıdan birer çift almasını emretmiştir.87 Bütün varlıklara olduğu gibi hayvanlara karşı da şefkat ve merhamet nazarıyla bakan Hz. Peygamber, hayvanların hedef tahtası olarak kullanılmasını88 ve birbirleriyle dövüştürülmesini89 yasaklamış, bindiği devenin huysuzluk yapması üzerine sert davranan Hz. Âişe"yi, “Yumuşak davran!” şeklinde uyarmıştır.90 Ayrıca hayvanların yuvaları olan deliklere abdest bozmayı yasaklamış,91 sebepsiz yere öldürülen bir serçenin kıyamet günü Allah"a hâlini arz ederek davacı olup, “Yâ Rabbi! Falan kimse beni, herhangi bir yarar için değil de boş yere öldürdü.” diyeceğini bildirmiştir.92
Hz. Peygamber, hayvanların var olma hakkına verdiği öneme binaen yolculuk yaparken susayan, bir kuyuya rastlayınca su içen bir adamın, kuyudan çıktığında susuzluktan nemli toprağı yiyen zavallı bir köpekle karşılaşınca, “Benim başıma gelen bunun da başına gelmiş!” diyerek tekrar kuyuya inip ayakkabısına doldurduğu su ile köpeği suladığını, böyle bir davranışın karşılığında Allah"ın o kuldan razı olduğunu ve onu affettiğini anlatmıştır.93 Bunun tam aksine, aç bıraktığı ve hatta yerdeki küçük hayvanlarla karnını doyurmasına bile izin vermeyerek bağladığı bir kedinin açlıktan ölmesine sebep olan bir kadının da bu davranışı yüzünden cehenneme girdiğini nakletmiştir.94
Bir defasında Allah Resûlü, devesi bir deve kuşu yuvasına basıp da yumurtalarını kıran ihramlının her bir yumurtaya karşılık bir gün oruç tutmasını yahut bir fakiri doyurmasını emretmiştir.95 Yine bir yolculuk esnasında sahâbîlerden birisi, bir yuvadan iki tane yavru kuş almış, yanlarına geldiğinde anne kuşun çırpınışını gören Hz. Peygamber, “Bu kuşu yavruları sebebiyle üzen kim? Yavrularını ona geri verin!” 96 buyurmuştur. Bir devenin sıkıntılı olduğunu fark edince sahibini, “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah"tan korkunuz!” 97 diyerek uyaran Hz. Peygamber"in bu konudaki buyrukları her konuda olduğu gibi hayvanlar hakkındaki bilincin de ancak imandan beslenen bir sorumlulukla insanların kalplerine yerleşebileceğini göstermektedir.
Sonuç olarak insanlar, hem içinde yaşadıkları toplumsal çevre karşısında hem de Allah katında sorumludurlar. Her türlü nimetle kuşatılan çevreyi herhangi bir katkıları olmaksızın hazır bir şekilde bulmuşlardır. Allah, çevreyi ve çevrenin unsurlarını insanın hizmetine vermiş ve onlara sorumlu olduklarını bildirmiştir.98 İnsanlık kendi eliyle müdahale edip kirletmedikçe çevre,99 kendi sistemi içinde temiz kalacaktır.