Beslenme alışkanlığını şekillendiren önemli unsurlardan birisi ve başta geleni, o bölgenin iklimine uygun olarak ekilip dikilen sebze, meyve, tahıl ve diğer yiyeceklerdir. Hz. Peygamber"in, hurma ağacını bereket açısından Müslüman bireye benzetmesi2 ve evlerinde kuru hurma bulunmayanların aç kalmış sayılacağını belirtmesi,3 iklim şartları gereği Medine"de en çok yetişen meyve olan hurmanın, Arap toplumu için taşıdığı hayatî önemi ortaya koymaktadır. Bu bağlamda her ülkede yetişen çok çeşitli meyve, sebze ve tahıl ürünlerinin o ülke insanı için ayrı bir değere sahip olduğu ifade edilebilir. O hâlde her Müslüman, Yüce Allah"ın ihsan ettiği sayısız nimetlerin muhasebesini yapabilmeli, şükrünü eda edebilmeli ve böylece kıyametteki hesaptan alnı ak olarak çıkabilmelidir. Zira Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: “Yemek yiyip Allah"a şükreden kimse, (sevap yönünden) oruç tutarak sabreden kimse gibidir.” 4
Kur"an"da belirtildiği üzere, yenilebilecek gıdalarda aranan temel özellik, “helâl ve temiz” olmasıdır.5 “Sofra” anlamına gelen “Mâide” sûresinin giriş kısmında yiyeceklerle ilgili temel konular ele alınmış, haram ve helâl olanlar açıklanmıştır.6 İlgili âyetlerde ölmüş hayvan eti, kan, domuz eti ve Allah"tan başkası adına kesilen hayvanların eti gibi haram kılınan çeşitli yiyeceklerden bahsedilmekte, geri kalanların ise helâl olduğu ifade edilmektedir. Kaldı ki insanların çaresiz kalıp açlıktan ölme tehlikesi gibi bir durumla karşılaştıklarında haram olan yiyeceklerden bile az miktarda yiyebilmelerinde bir sakınca görülmemektedir.7
Hz. Peygamber (sav) de yiyeceklerin temiz ve helâl olmasına vurgu yapmıştır. Nitekim ashâbına şöyle seslenmiştir: “Ey insanlar! Allah Teâlâ temizdir, ancak temiz olanı kabul eder. Allah, peygamberlerine emrettiği şeyleri müminlere de emretti.” buyurmuş ve ardından şu âyetleri okumuştur: “Ey peygamberler! Temiz olan şeylerden yiyin, güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.” 8 “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin...” 9 Sonra Resûlullah, (sav) uzun yolculuklar yapmış, üstü başı tozlanmış, saçı başı dağılmış, ellerini göğe uzatarak, “Yâ Rab, yâ Rab!” diye yalvarıp yakaran bir adamdan söz etmiş ve “Fakat onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdı. Haram ile beslenirdi. Peki, böyle birisinin duası nasıl kabul edilsin?” buyurmuştur.10
Efendimizin bu sözleri, yediği, içtiği ve giydiği haram olan, haram gıdalarla beslenen bir kimsenin, Allah rızası için yola çıksa ve bu uğurda çeşitli sıkıntılar çekse bile dualarının biraz zor kabul edileceğini bildirmektedir.