Hayber Seferi dönüşü idi. Allah Resûlü bir konuşma yaptı. Konuşmasında eğer o gün öğleden sonra yola çıkıp ertesi gece de hiç durmadan yürümeye devam ederlerse Allah"ın izniyle suya kavuşacaklarını söylüyordu. Belli ki orduda bir su sıkıntısı vardı. Hemen yola koyuldular. Peygamberimiz de onlarla beraber mola vermeden uzun süre yol kat etmişti. Öyle bir zaman geldi ki yorgunluğa ve uykusuzluğa teslim olmak üzere olan Allah Resûlü, devesi üzerindeyken yana doğru eğrildi. Yanında bulunan Ebû Katâde hemen müdahale edip Resûl-i Ekrem"i doğrulttu.
Biraz daha gittiler. Peygamberimiz yine uyukladı ve yana doğru düşecek gibi oldu. Ebû Katâde tekrar müdahale etti ve bu sefer hayvanın üzerinde iyice yerleşinceye kadar ona destek oldu. Gece boyunca yürüdüler, yürüdüler. Seher vaktinin sonlarına ulaştıklarında Sevgili Peygamberimiz bütün bir gecenin uykusuzluğuyla yan tarafına öyle bir sarktı ki bu defa neredeyse bineğinden yere düşüyordu. Bereket ki Ebû Katâde hâlâ uyanıktı ve yanı başındaydı. Resûlullah"ı tutup doğrulttu. Bu esnada gözlerini açan Allah Resûlü, kendisini düşmekten koruyanın kim olduğunu ve ne zamandan beri kendisine eşlik ettiğini sordu. Ebû Katâde, “Gece boyunca.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü minnettarlığını dile getirmek üzere, “Peygamberi"ni koruduğundan dolayı Allah da seni korusun!” diyerek Ebû Katâde"ye dua etti.1
Yorgun düşen, uykusuz kalan sadece Resûl-i Ekrem değildi kuşkusuz. Sahâbîler de uykusuz geçen uzun bir gecenin sonunda bitkin düşmüşlerdi. Bu yüzden uygun bir yere geldiklerinde Peygamber Efendimizden az da olsa istirahat etme talebinde bulundular. Hz. Peygamber, uyuyakalıp sabah namazını kılamama endişesini dile getirince Bilâl-i Habeşî, kendisinin nöbetçi olarak bekleyebileceğini söyledi. Bunun üzerine orada bulunan herkes yatıp uyudu. Bilâl de sırtını bineğine dayayıp beklemeye başladı. Ancak insanlık hâli, o da dayanamayıp bir süre sonra uykuya yenik düştü. Hz. Peygamber, uyandığında güneş çoktan doğmuş, sırtlarını ısıtmaya başlamıştı. Bilâl"e hitaben, “Bilâl, ne demiştin hani, ne oldu?” diye seslendi. Mahcup olan Bilâl ise hiçbir zaman üzerine böylesine bir ağırlık çökmediğini söyleyerek mazeretini bildirdi. Bunun üzerine Hz.